Kapatılmamanın ardından dış dinamikler

Nihayet bu hafta düşünür-yazarlar kapatma davasında ince ayar yapan dış dinamikleri tartışmaya başladılar.

Halbuki, kapatma davası sonuçlanmadan evvel 22, 23, 24 Temmuz tarihlerinde kurucu unsurun Türklerin olmadığı yeni bir Türkiye’nin ölümü gösterip sıtmaya razı etmek metodu ile kurulmakta olduğunu yazmıştım. Anayasa Mahkemesi’nin 6/5 kararı (10’a 1 diye de okunabilir) bu metodu muhteşem bir şekilde matematikleştirdiği, devam eden Ergenekon Davası’nın da ülkenin iktidar dışındaki en etkin diğer kurumu TSK’yı da "denetim" altında tutacağı açık.

Neden bazılarına garip gelen bu analizleri önden yazdım?

Hiçbir "çözüm" gizli kurgulanmıyor da ondan!

* * *

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ABD’nin en etkin uluslararası dergisi Foreign Affaris’in Temmuz-Ağustos 2008 sayısında "Rethinking The National Interest- American Realism For A New World" (Milli Çıkarı Yeniden Düşünmek- Yeni bir Dünya için Amerikan Gerçekçiliği- s. 2-26) başlıklı bir makale yazmış.

Dış politikada ABD’nin en etkili ağzı uzun makalesinde dünyadaki başat ülkeleri teker teker irdeledikten sonra tüm ülkeler ile ortak değerler aradıklarını, ortak değerlerin ise ekonomik kalkınma ile demokrasinin artık ayrılmaz bir bütün olduğunun kabulüne dayandığını ifade ediyor.

ABD’nin dış politikasının "demokratik kalkınmanın" global dünyada vazgeçilmez bir bütün olduğu gerçeği üzerine inşa edilmekte olduğunu ilan ediyor.

Sözü Ortadoğu’ya getirdiğinde ise Fas’tan Pakistan’a uzanan bir çizgide tarif ettiği Büyük Ortadoğu’da özeleştiri yaparak eskiden olduğu gibi istikrar uğruna otokrat devletlere göz yumulmayacağını, artık otoriter rejimlerin desteklenmeyeceğini, zira istikrar uğruna tiranları savunmanın 1945’ten beri bölgeyi devamlı hem iç savaşlara, hem de sınır savaşlarına sürüklediğini söylüyor.

Enerji zengini Ortadoğu’nun devamlı iç ve dış savaşlarla haşır neşir olmasının ABD’nin milli çıkarına olmadığını Bayan Rice açıkça yazıyor.

* * *

Rice; geleneğinde demokrasi olmayan ülkelerin yavaş yavaş kendilerine uygun bir demokrasi inşa edebileceklerini de söylüyor.

Rice, geçmiş tecrübelere bakıldığında kültürel öğretinin ülkelerin illa ki kaderini tayin etmediğini, ülkelerin "kendi demokrasilerini" (CÜ) inşa edebileceğini vurguluyor.

Kendi sözcükleri ile Rice diyor ki:

"Her kültürden, her ırktan, her dinden ve kalkınma seviyesinden ülkeler demokrasiyi kucaklarlar ve onu kendi koşul ve geleneklerine adapte ederler." (s. 10)

İşte Türkiye’ye biçilen rolün kilit sözcüğünü burada bulmak mümkün:

Ortadoğu’da bölgenin geleneklerine uygun bir demokrasi inşa etmek!

Demokrasinin Ortadoğu’nun geleneklerine adapte olabilmesi için önce Türkiye gibi bir ülkede "laboratuvar deneyi"nin yapılması gerekir.

Deneyin muhafazakár yaşam tarzı ile demokratik prensiplerin bir arada ne kadar terkip edilebileceği, iki farklı olguyu harmanlarken iki taraftan da belirli tavizler vermek gerektiğine göre, bu tavizlerin neler olması gerektiği laboratuvar ortamında (Türkiye) test edilmesi gerekir.

Bu deneyi Türkiye’ye şu an yaşatabilecek belki de tek güç Milli Görüş geleneğinden gelen ama demokrasi ile de tanışıklığı olan AKP’dir!

İpten alınan ama boynuna ağır bir taş bağlanan AKP’yi kapatma sonrası iç dinamikler açısından yarın irdeleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları