DÜN AB ile müzakerelerin bazı başlıklarda açılmamasının, iki seçimden geçecek Türkiye için 2007 yılında AB ile ilişkilerin dondurulması anlamına geleceğini yazdım.
AB, 2007 yılında çetin seçimler yapacak Türkiye’den bir yıl bir şey beklemeyecek ve onu kendi haline bırakacak.
Kimseleri ürkütmemek için 301. maddeyi bile değiştiremeyen hükümetin statükoya tamamen teslim olduğu bir ortamda, Türkiye "meselelerini" tamamen kendi iç dinamikleriyle çözmeye çalışacak!
Türkiye içine kapandığı anda da devlet aygıtının Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmamaya yemin etmiş kesimi, beter saldırgan hale gelecektir. Baksanıza, müzakerelerin belirli başlıklarda tıkandığının belli olmasından sadece birkaç saat sonra, emekli paşalar Erdoğan aleyhine harekete geçtiler, Cumhurbaşkanı Nisan 2007’de erken seçim istedi.
AKP çok yanlış bir hesap yaptı, nazlı AB ile uzlaşmamanın kendisine puan getireceğini zannederek bir oyun oynadı, ama arkasında duracak AB desteğinin ona nasıl bir hayatiyet verdiğini düşünemedi. Son anda durumu fark ederek çark etmek istedi, ama bu manevrayı da o kadar beceriksizce yapmaya kalkıştı ki, içeride de dışarıda da kimseye yutturamadı.
Şimdi Mayıs 2007’ye dek kurşun yağmuruna tutulacak!
* * *
Dışa dönük liberal tutumunu terk eden, statükoya göre siyaset üretmeye kalkan hükümetin ekonomik alanda da problem yaşayacağını bu köşede defalarca yazdım. Nitekim, 2006’nın üçüncü çeyreğinde, ekonomik büyümenin anormal derecede düştüğü ortaya çıktı.
Ekonomistler bunun çeşitli nedenlerini sıralayabilirler, ama hepsi hükümetin içe kapanan siyasetinin, daha doğrusu Türkiye’yi taşıyacak siyaset üretememesinin içeride ve dışarıda yatırımcıyı ürküttüğünü, onların da bekleme dönemine girdiğini kabul edecektir.
Hükümet, Türkiye’yi durdurduğunun farkında değil!
AB ile müzakerelerin dondurulmasına, dolaylı yatırımları kucaklayan borsanın nasıl tepki vereceği ise şirketler yıl sonu bilançolarını çıkardıktan sonra yıl başından itibaren belli olacak.
* * *
Doğrudan ve dolaylı yatırımların bir arada sekteye uğradığı bir Türkiye, i) Düşen üretim seviyesiyle belki azalacak cari açığın dahi finanse edilememe tehlikesi, ii) Zaten istihdam seviyesi düşük ülkemizde daha fazla işsizlik, iii) Azalan tüketim seviyesiyle daha beter zora girecek küçük üretici, köylü ve esnaf ile bir arada yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Bu zorluklar, Türkiye ve AKP için çok kritik iki seçimin yaşandığı yıl göğüslenecek!
* * *
Yaz başında hükümetin kendi çıkarları açısından Kasım 2007 seçimlerini erkene alması gerektiğini yazdım. Zira sadece erken seçim Türkiye’nin gerilimini yumuşatır ve Başbakan’ı Cumhurbaşkanlığı’na çok daha kolay taşır.
Biliyorum, Recep Tayyip Erdoğan, erken seçimin onu Cumhurbaşkanlığı’na seçecek sandalye sayısını AKP’ye bir kez daha vermemesinden korkuyor. Cepteki oyların cazibesi, onun geniş boyutlu hesap yapmasına engel oluyor.
Ancak, iki gündür çizmeye çalıştığım ülkeyi içine kapatan tablonun Türkiye’ye de, AKP’ye de çok daha büyük fatura çıkaracağını en azından bazı AKP’liler hesap etmek zorundalar.
Cumhurbaşkanı ne niyetle nisanda erken seçim istiyor, bilemem.
Ancak, ağırlaşan siyasi ve ekonomik koşulların hem Türkiye’yi, hem AKP’yi önce Mayıs 2007’ye, sonra da Kasım 2007’ye taşıması çok ama çok zor.
* * *
Ben kendi gerekçelerimle çağrımı yapıyorum:
Türkiye’yi sadece ilkbaharda yapılacak bir seçim rahatlatır!