Hayvanlar insanları irdeliyor

EŞİT Haklar Komitesi'nin (EHK) bu haftaki toplantısını açmak üzere kaynanamı bekliyorduk. Herkes bir arada idi. Odada tek insan olarak kendimi fazla hissettim.

Bahçeye çıktım. Biliyordum, arkamdan ‘‘insanlar hakkında’’ dedikodu yapacaklardı. Konuşmaları bahçeden dinlemeye başladım.

* * *

Kara: Vallahi şu son dönemlerde yaşananlara aklım hiç ama hiç ermiyor.

Dobi: Sende akıl yok ki, onun için de bir şeye eremez.

Kara: Bende genetik yapı var. Ben tabiat ile, çevre ile uyum içinde yaşıyorum. En azından kendime ve kendi neslime zarar vermiyorum. Tamam, onlar sözüm ona akıl kullanıyorlar ama kendisine ve nesline bu kadar çok zarar veren başka bir mahlukat tanımadım.

Dobi: Onlar akıl kullandıkları için bizim gibi somut meselelere güdüsel tepkiler vermiyorlar. Onlar, akılları ile mesele yaratıyorlar, akılları ile çözüyorlar.

Kara: Çözemiyorlar! Yüzlerine gözlerine bulaştırıyolar.

Beyaz: Biz ortak güdülerimizle ortak çözümler buluyoruz. Ama, onlar akılları ile ortak değil, sadece kendi işlerine gelen çözümler arıyorlar.

Kara: Demek ki, güdülerin yolu bir ama söylendiği gibi aklın yolu bir değil!

Kanga: Hee ya! Tipitip Halıcı eskiden çiklet reklamına çıkıyordu. Ne güzel de yakışıyordu. Şimdi siyasete soyununca yüzüne gözüne bulaştırdı.

Kara: Yahu adamın çiklet reklamı ile ne alakası var! Sadece benzerlik.

Kanga: Yok ya!

Kara: Bak asıl komedi şurada. Bunlar başladıkları yere, kör topal geri dönünce çok seviniyorlar. Hanımefendinin eski yardımcıları tekrar bir araya gelince bütün hane halkı bayram yaptı. ‘‘Yeni oluşum’’ kuracaklarmış. Bu Troyka zaten eskiden bir arada değil miydi? Hatta şimdi yeni parti kuracaklarmış, eskiden de aynı partide değil miydiler?

Beyaz: Birisi hariç!

Kara: O birisinin de durumu komik değil mi? Önce hanımefendinin yanından istifa etti. Daha doğrusu, hanımefendi onu istemedi. Sonra ne oldu?

Kanga: Ne oldu?

Kara: Birileri Ahmet Amca'ya telefon ettirdi. ‘‘Otursunlar, oturdukları yerde’’ dedi. İkisi de şimdi yerli yerinde. Herhalde ‘‘Peki öyleyse, biz bu herzeyi neden yedik?’’ diye kara kara düşünüyorlar, çeşitli kulplar arıyorlardır.

Dobi: Peki hanımefendinin yanında hálá paşa paşa oturan diğer iki yardımcısı nasıl bir arada durabiliyorlar?

Kanga: Neden durmasınlar? Ortaklar!

Dobi: Yahu bazen saflığın beni köpekliğimden utandırıyor. Bunlar artık ortak değil. Can düşmanı. Biri, öbürünü resmen arkadan bıçakladı, öbürü onu bozum etmek için ‘‘Hodri meydan!’’ dedi. İkisi de şimdi birbiri için söylemediklerini bırakmıyorlar. Ama hálá, ‘‘Ecel ayırsa bile biz ayrılamayız’’ diye inliyorlar.

Kara: Seni Kanga köpekliğinden utandırıyor, insanlar ise beni, ortaklaşa paylaştığımız mahlukat kavramından utandırıyorlar.

Beyaz: Ben iyi koku alırım. Allah'tan komşular bu rezaletin farkındalar. Mahallenin namusunu kurtarmak için onlar duruma el koydular.

Kanga: Ya bizimkiler komşuları dinlemezse?

Kara: Yemezler! Bizim rızkımız nereden geliyor sanıyorsun? Komşular bizimkilere arkalarını dönerlerse, hepimiz acımızdan ölürüz. Bakma sen bizimkilerin bizler karşısında taş fırın ekmeği havalarına. Onlar, komşular karşısında çavdar ekmeği kesilirler.

Kanga: Onlar maço! maço!
Yazarın Tüm Yazıları