Hadi kabul edelim: Zihniyet haritamız AB’den çok farklı!
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DÜN, Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in öncülüğünde yapılan saha araştırması "Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması"ndan bahsederek, kendi çıkardığım sonucu açıkladım.
Araştırmanın bulgularına göre Türk halkı "Tanrı’ya inanmayan" (%75), "İçki içen" (%72), "Nikáhsız yaşayan" (%67), "Yahudi" (%64), "Hıristiyan" (yüzde 52), "Amerikalı bir aile" (%43) ile komşuluk yapmak istemiyor.
%86 ABD’nin, %76 AB’nin bizi bölmek istediğine inanıyor.
Bu araştırmayı yorumlayan köşe yazarları Türk halkının hoşgörüsünün eksik olduğuna ve başkalarına güvenmediklerine parmak basıyorlar.
Ben ise dün Yılmaz Esmer Hoca’nın araştırmasına şöyle bir yorum getirmiştim:
Kendinden farklı olana tahammül edemeyen, başkalarının kendisine zarar vereceğini düşünen insanlar başkalarına güvenmezler, onların ülkeyi bölmek istediklerine de inanırlar, zira bu insanlar esasında özgüveni (kendine güveni) olmayan, açıkçası kişilik gelişme sürecini tamamlamamış insanlardır.
Özgüveni eksik kişilerin de "Aşağıdakilerin hangisi sizin için birinci sıradadır?" sorusuna yanıtlarında "Din"e (İslam-CÜ) %62 ile ilk sırayı vermesi doğaldır. Sadece %16’nın "Laikliği", sadece %13’ün "Demokrasi"yi birinci sırada önemsemesi de normaldir.
* * *
Başkalarına tahammül edemeyen, onlardan korkan insan topluluğuna da ister cemaat, ister ümmet, ister güruh, hatta isterseniz millet diyebilirsiniz ama böyle bir topluluğun insanlarına asla birey, hatta eski ama güçlü deyimle şahsiyet diyemezsiniz.
İşte AB’den esas kopuş da burada başlıyor!
AB insanının da içinde başkalarına uzak duran, tahammül edemeyen, onlardan korkan, husumet duyan insanlar vardır ama eminim benzer bir saha araştırması bizdeki yüksek oranları asla vermeyecektir.
Zira AB topluluğunu oluşturan insanların çoğunluğu özgüveni bize göre çok daha yüksek, dolayısıyla kişilik gelişmesi farklı, kendi kişisel tercihlerini yapmayı öğrenmiş bireylerden oluşur.
Sakın bu bireylerin dinlerine bizden daha az düşkün olduğunu düşünmeyin. Sadece onlar dünyevi işlerin kavranmasında dinlerine bizden daha az pay verirler.
Araştırma, sorgulama, otoriteye biat etmeme konularında bizim insanımızdan daha fazla hassastırlar.
Bireysel haklara, dolayısıyla demokrasiye, laikliğe karşı daha duyarlıdırlar.
Hatta kişisel çıkarları konusunda, birinci sırada önem verdiği olgular arasına "yeterli bir gelir"i sadece %4 oranında koyan Türk halkından çok daha şahindirler.
* * *
Yılmaz Hoca’nın çalışması beni düşündürdü. Türkiye, AB ile jeopolitik açıdan, dolayısıyla politika alanında, hatta ekonomik faaliyetlerde entegre olabilir ama zihniyet haritası bu kadar farklı olan Türkler ve AB vatandaşları nasıl birlik olacaklar, nasıl aynı potada eriyecekler, buna aklım ermedi.
* * *
İnsanımızın %76’sının bizi böleceğine inandığı AB’ye üye olacağımıza, insanımızın %86’sının yine bizi böleceğine inandığı ABD ile müttefik olduğumuza benim inanmam çok zor.
Yılmaz Esmer’in araştırmasına göre hükümetin AB üyeliği mücadelesinde çok özel hassasiyet göstermesi, AB ile ilişkiler konusunda en ufak popülizme bile kaymaması gerektiği aşikár! O zaman da soru şu: