Güvenlik açılımı

BAŞBAKAN’ın cuma günü yaptığı konuşmada baskın fikir özel hudut birlikleri kurmaya yönelik “güvenlik açılımı” idi.

Ben bunda zerre kadar yanlış görmüyorum. Bir ülkenin ordusu, o ülkenin insanının canına kasteden varsa; o kişileri bertaraf etmek için elinden geleni yapar. O ülkenin Hükümeti’nin de görevi ülkesini ve vatandaşlarını koruması için kendi ordusuna her türlü imkânı tanımaktır.
Bana ters gelen; zaten hiç açılmayan “Kürt Açılımı” yerine “Güvenlik Açılımı” ikame ediliyormuş gibi bir algılamanın giderek topluma hâkim olmasıdır.
Tabii ki, TSK işini yapacak. Ama, siviller de kendi işlerini yapacaklar.
Bir yanda “Kürt Açılımı” yürürken diğer yanda “Güvenlik Açılımı” ona eşlik edecek.
* * *
Ancak düşüncem odur ki; bir sene evvel uluslararası konjonktürün zorlaması ile ortaya çıkan “Kürt Açılımı” ile ilgili olarak Hükümet, tıpkı eskileri gibi mangal gibi yüreğe sahip olmadığı için, bir sene “büyük ağabey”den medet umarak top çevirdi, baktı ki ondan hayır yok, şimdi de tüm ihaleyi TSK’nın üzerine yıkıyor.
Bir yandan “Kürt Açılımı” yapacaksınız ama muhataplarınız arasında Kürtleri temsil eden hemen hemen kimse olmayacak.
Hadi o olmadı, “demokratik açılım”ın ilk şartı olan, Kürtlere temsil hakkını kolaylaştıracak seçim barajına bile “oy kaybetmek korkusu” ile dokunmayacaksınız.
* * *
Başbakan BDP ile görüşmemesini kendisine BDP Başkanı tarafından yollanan bir mektuba eşlik eden ve öldürülen PKK’lılara işkence yapıldığını ispat etmeye çalışan CD’ye bağladı.
BDP’yi PKK’nın avukatı olarak ilan etti!
Kusura bakmasın ama sadece malumu ilan etti. Başbakan “Kürt Açılımı”na soyunduğunda o zamanki adı ile DTP’yle PKK arasında organik bağ olduğunu bilmiyor muydu?
“Anaların ağlamaması” için önce kurşun atanın ikna edilmesi gerekmez mi?
Bu anlamda, muhatap bulmak açısından BDP’nin varlığı esasında “işleri kolaylaştırıcı” bir unsur değil mi?
Keşke, Başbakan kendisine yollanan mektubu araştırsa ve “yalan” veya “doğru” olduğunu tüm milletin Başbakanı olarak ortaya çıkarsaydı!
Serpil Çevikcan’ın bildirdiğine göre (Milliyet-17.07.2010) Genelkurmay Başkanı’nın talimatı, ölü teröristlerin doktor müdahalesiyle vücut bütünlüğünün sağlanarak cenaze törenine uygun halde ailelerine teslimini içeriyormuş. TSK, bir insanlık suçu olmanın ötesinde en masum ifadeyle, “ölüye saygısızlık” olarak nitelendirilebilecek böyle bir uygulamada bulunulduğu iddiasını reddediyormuş.
Keşke Başbakan araştırmasını yapıp, mektuptaki iddiaların “yalan” olduğunu önce belgelere dayanarak ispat edip veya “doğru” ise faillerini ortaya çıkarıp, ardından BDP’yi yine de ziyaret etse idi!
Her kurumda olduğu gibi, TSK’da da talimatlara uymayacak, kendi bildiğini okuyacak insanlar vardır! Kaldı ki, savaş psikozu insanları zıvanadan çıkarabilir.
* * *
Başbakan “o mektup” nedeniyle BDP ile görüşmediğini ilan ettiğinde hem kendi önüne bir barikat çıkarıyor, hem de o “CD”nin uluslararası camiada merak konusu olmasına neden oluyor!
Mangal gibi yürek ilk önce BDP’nin PKK’nın siyasi uzantısı olduğu önkabulüne dayanıyor!
Kürtlerin tüm temsilcilerini, sevse de sevmese de, çözümün parçası yapmadan Başbakan bu işin içinden çıkamaz!
Yazarın Tüm Yazıları