Garabetler ülkesi

BİR partiye 11 milyon insan oy veriyor, parti tek başına iktidar oluyor, partinin liderinin de cumhurbaşkanı olması söz konusu oluyor. Son rakamlara göre 1 milyon insan da bu durumu protesto etmek için demokratik haklarını kullanarak bir miting yapıyor.

Ancak, miting "Millet son sözünü söyledi!" sözleriyle takdim ediliyor.

* * *

Öte yanda milletten 11 milyon oy almış partinin en yetkili organı olan MKYK’sı toplanıyor ve oybirliği ile partinin liderine "cumhurbaşkanını atama" yetkisi veriyor!

MKYK’nın milletvekili olmayan üyeleri, milletin vekilleri adına da karar vermiş oluyorlar.

Şimdi ortada bir "tek seçici" var, hepimiz onun ağzına bakıyoruz. O cumhura başkan seçecek, daha doğrusu atayacak, milletvekilleri de işaret ettiği aday lehine oy kullanacaklar.

Kusura bakılmasın ama bu da çok abuk bir durum!

* * *

Abukluk burada da bitmiyor.

Tek seçici, cumhurbaşkanı atama yetkisine sahip ama kendisini atayamayacak!

Yoksa, ülke karışır!

Tek seçicinin cumhurbaşkanı atamasında mahzur yok ama kendisini atamasında mahzur var!

Başkasını atarsa ülke huzura kavuşacak, kendisini atarsa huzur hepten kaçacak.

İşadamları da dahiyane bir fikir ileri sürüyorlar.

Tek seçici, ülkede istikrarı korumak için partisinin başında kalmak zorunda, ama huzuru korumak için cumhurbaşkanı olmaması lazım!

Partisi, Meclis’te mutlak güçlü olsun ama kendi liderini cumhurbaşkanı seçecek kadar güçlü olmasın.

Tek seçici, parlamenter demokraside en güçlü makam olan başbakanlıkta kalırsa ülke huzur ve istikrar içinde yaşayacak, ama daha az güçlü bir makam olan cumhurbaşkanlığına seçilirse huzur ve istikrar ülkeyi terk edecek.

* * *

Tek seçici,
cumhurbaşkanı olarak başkasını atarsa "devlet adamı" olacak, ama kendisini devletin başına atarsa "devlet adamı" olamayacak.

Son ana dek havayı koklayan tek seçici, son anda başkasını atarsa "basiretli insan" olacak, ama kendini atarsa "basiretsiz insan" olacak.

Kimse tek seçiciye, "Madem basiretli bir devlet adamıydın, neden baştan aday olmadığını ilan edip ülkenin bu kadar gerilmesine engel olmadın?" diye soramayacak.

Basiretli insana, "Neden 50 yıldır kendini habire tekrar eden olayları baştan göremedin de son anı bekledin?" diye de sorulmayacak.

Kimse, basiretli devlet adamı neden korktu, nasıl korkutuldu diye hiç soramayacak!

* * *

Sıkıldım!

Hem de çok sıkıldım.

Nokta Dergisi’nin kapatılmasından da sıkıldım.

Sabah Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni ile başyazarı neden istifa ettiler diye sorulmamasından da sıkıldım.

Hele hele koskoca adamların, resmi kayıtlara göre sadece 500 kişinin din değiştirdiği 72 milyonluk ülkede misyonerleri potansiyel düşman olarak görmelerinden de sıkıldım.

Bütün bunların, Anayasa’sının 2. maddesi "Türkiye Cumhuriyeti (...) demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" yazan ülkede olmasından ise beter sıkıldım.
Yazarın Tüm Yazıları