Fikri ile zikri bir olmak

MEHMET Barlas, "Türkiye’nin Siyasi Fay Hattında Hareketlenme Yoğun" (Sabah-29.03.07) başlıklı yazısında, "demokrasiyi veya hukukun üstünlüğünü savunmak, şimdi bazı kesimlere göre ’iktidar yalakalığı’ yapmakla aynı şeyler" diyerek haklı bir serzenişte bulunuyor.

"Demokrasi ile rejim arasında ille de seçim yapmak gerekirmiş gibi, dünün halkçı aydınları, bugün devletçiliğin sözcülüğünü yapıyorlar" diyerek de doğru bir saptama yapıyor.

Ancak, yazısında sözü Prof. Dr. Sabri Ülgener’e getirerek ondan şu alıntıyı yapıyor:

"Fikirlerini gerek oluşturma sürecinde gerekse onları beyan etme aşamasında esas itibariyle bağımsız ve özerk bir kişilik olması gereken Türkiye entelektüeli, haddizatında ikbal uğruna devlete yaslanan bir müdahane (riyakárlık, dalkavukluk, ikiyüzlülük) virtüözünden ibarettir. İktidara yanaşmada şu veya bu şekilde başarısız olan bir kısım entelektüel ise, tam tersine gücün karşısında olan ve aslında hiç beğenmediği, kültürünü hor gördüğü, tanımak istemediği ve tanımadığı bir halka akıl hocalığı yapma bahanesiyle ona musallat olma yolunu tutmaktadır."

Mehmet Barlas, Ülgener’den yaptığı alıntıyı kendi görüşlerine dayanak olarak kullanmaya çalışıyor ama alıntı bu haliyle oldukça tutarsız!

Eminim, Ülgener Hoca çalışmasının bütününde bu sözleri dolduruyor ve açıklıyordur ama kendi başına bu alıntı Hoca’yı zor duruma düşürüyor.

* * *

Her şeyden önce alıntı, Türk aydınının tümü hakkında genelleme yaparak bilimselliğe hiç yakışmayan bir "ak-kara" basitliği içinde. Belli ki; Hoca zamanında tespit ettiği bazı yalaka aydınlara kızmış, önünü ardını düşünmeden bu sözleri genelleyerek sarf etmiş.

Ancak, "iktidara yanaşmada şu veya bu şekilde başarısız olan bir kısım entelektüel" kategorisi yaratıp, onların bu nedenle iktidarlara çattığını söylerken bu kez bilimsel yaklaşımı tamamen unutmuş, zamanın iktidarının oyununa gelmiş.

Zira, akıllı iktidarlar kendilerine "yanaşan" aydınları ya önlerine üç-beş yem atarak hoş tutarlar, ya da nasıl yanaşmaya çalıştıklarını somut örneklerle göstererek halka rezil ederler.

Bir aydının önce iktidara yanaşıp, ondan ikbal bekleyip, karşılığını alamayınca o iktidarı eleştirmesi mümkün değildir. Zira, artık o ucuz bir insan olarak bitmiştir.

İktidar onu ya kapıkulu yapar, ya da insan arasına çıkamaz hale getirir.

Kendi iktidarlarını eleştirenleri, havada laflarla "Bize yanaştılar ama yüz bulamayınca eleştirmeye başladılar" diyerek hiçbir somut örnek göstermeden zemmedenler ise çapsız iktidarları oluştururlar.

Çamur atarak; akılları sıra aldıkları eleştiriyi boşa çıkarmaktadırlar.

Belli ki, Hoca zamanın iktidarının böyle basit bir oyununu yutmuş!

* * *

Prof. Dr. Ülgener’in, Mehmet Barlas’ın alıntı yaptığı sözlerinde "fikirlerini gerek oluşturma sürecinde gerekse onları beyan etme aşamasında esas itibariyle bağımsız ve özerk bir kişilik olması gereken Türkiye entelektüeli" tabiri ise çok yerinde bir tabirdir.

Bir insan, aydın olabilmek için bilgi dağarcığı, özgün yorum kapasitesi kadar aklen ve vicdanen hür olmak zorundadır. Ancak bu da yeterli değildir.

Bir insan, aydın olmak için "iç tutarlılığa" da sahip olmak zorundadır. Aydının fikri ve zikri bir olmalıdır.

Aydının yazdıkları ile tavırları ve yaşam tarzı birbiriyle çelişmemeli, aksine birbirini tamamlamalıdır.

* * *

Başbakan yanağı okşamayı veya başbakanları evinde ağırlamayı etrafa duyurmayı bir statü göstergesi olarak gören kişilerin, haklı oldukları konularda dahi, Başbakan’a sahip çıkmalarına başka anlamlar yükleyenleri kınamaması gerekir!
Yazarın Tüm Yazıları