FİKRET Bila geçen cuma günü, PKK’nın sınırdaki faaliyetleri ve Kuzey Irak’ta gördüğü yardıma ilişkin görüntü, bilgi ve belgelerin MGK’ya sunulacağını duyurdu. Başbakan da "bu haberi sızdıran ve yayımlayan"ı vatana ihanet etmekle suçladı.
Belli ki birileri, Genelkurmay Başkanı’nın ABD’de sarf ettiği "Barzani ve Talabani ile görüşmem" mealli ve hükümetle ters düşen sözlerini güçlendirmek amacıyla bilgi sızıntısı yapmış.
Bu suçtur, buna Başbakan’ın tepki vermesi hakkıdır, bilgi sızdıranı bulup çıkarmak da Genelkurmay Başkanı’nın kutsal görevidir.
Ancak...
Başbakan sızdırılan bilgiyi yayınlayan gazeteciyi de suçluyor!
Hem de vatana ihanet etmekle suçluyor!
Bu tavır abuk bir tavırdır ve Başbakan’ın demokrasiyi hiç sindiremediğinin, daha doğrusu işine geldiği gibi yorumladığının tipik göstergesidir.
Dünyanın neresinde olursa olsun MGK gibi önemli bir kurumda neler konuşulacağını önceden öğrenen gazeteci, bunu haber yapar. Bu onun görevidir. Aksine, önden haber alır da kullanmazsa, yine katiyen vatana ihanet etmiş olmaz ama görevini yapmamış olur.
* * *
Gönül isterdi ki; Başbakan’ın Fikret Bila’ya yönelttiği haksız suçlamaya medya topyekûn tepki versin. Ama maalesef olmadı!
Bila, kendi kendisini savunmak zorunda kaldı.
Dünkü yazısından, insafsız suçlama karşısında ne kadar üzüldüğünü anlamak mümkündü.
Ancak, o kadar da üzülmesine gerek yok. Zira, Recep Tayyip Erdoğan bunu hep yapıyor.
Hem de kendisine en zor günlerinde sahip çıkanlara bile hiçbir vefa duygusu taşımadan kolayca "vatan haini" diyebiliyor.
Bir yanda gazeteciye yanak okşatan Başbakan!..
Diğer yanda işine gelmeyeni yazan her gazeteciye "vatan haini" diyen Başbakan!..
* * *
Neden sık sık böyle yapıyor?
Zihni yapısı tartışma geleneği kazanamamış insanlar, işlerine gelmeyen durumlarda, işin yanlışını anlatmak yerine ezberledikleri basmakalıp sözlerle tepki verirler.
Ancak, öte yandan insan için "mazlumun zulmü" diye nitelendirdiğim bir ruh hali de geçerlidir.
Bazı insanlar geçmişlerinde neler yaşadılarsa başkalarına da aynı duyguları yaşatmak isterler.
Başbakan da zamanında çok haksız sözlerle itham edilmişti!
Bugün peşinden koşan bazı gazetecilerin, Başbakan’ı zamanında hangi sıfatlarla suçladıklarını Başbakan bilir.
Başbakan’ın zamanında onlar için kullandığı bazı sıfatları da ben bilirim.
Herhalde; yaşadıklarını zihninden bir türlü silemeyen Recep Tayyip Erdoğan kendi karşılaştığı benzer sözlerle başkalarını suçlayarak ruhunu bir nebze olsun yıkadığını zannediyor.
* * *
Bu köşeyi takip edenler, Başbakan’ın cumhurbaşkanı olmasını demokratik haktan öte yerleşmesi gereken bir gelenek çerçevesinde elzem de gördüğümü bilirler. Ancak, okurlar Başbakan’ın zihin yapısının bu görevi layıkıyla yapmaya müsait olmadığını savunduğumu da bilirler. İşte gerekçeme bir örnek:
Herkesi kucaklama görevini ifa etmeye aday bir kişi, gazetecilerin en temel hakkı olan aldığı bilgiyi haber yapma hakkına bile tahammül edemiyor!