TÜRKİYE’nin büyük sorunu; kriz anlarında ülkenin durumuna soğukkanlı bakan insanlarının sayısının çok az olmasıdır. Onların sesini de kimse duymak istemiyor. Alaturkalık budur!
Türk insanını galiba tek bir fiil belirliyor: "Taraf olmak!"
Türk insanı yargıya da, yürütmeye de, yasamaya da taraf tutarak bakıyor.
Her türlü edimde siyasi bir neden arıyor.
Hükümet yalakası yazarlar Yargıtay Başsavcısı’nın siyasi davrandığını düşünüyorlar, yakın tarihten örnek ararsak; onları doğrulayacak çok örnek var.
Azılı hükümet düşmanları ise iddianameyi mahkemenin verdiği son hüküm olarak çoktan kabul ettiler, mahkumiyetin başlamasını bekliyorlar. Onlar da AKP’den şikáyet ederken çok doğru örnekler buluyorlar.
Yalakalar utanmadan, sıkılmadan dünya ekonomik krizini neredeyse tamamen Başsavcı’nın sırtına yıktılar, durumu idare etmek isteyenler de pazartesi günü ekonomiyi vuran faktörler arasında neredeyse kapatma iddianamesinin hiç rolü olmadığını savunuyorlar.
* * *
Keşke birileri Financial Times’ın Türkiye ile ilgili şu yorumuna kulak verse:
"Bir yıl sürebilecek hukuki mücadele, karar verme mekanizmasını felce uğratabilir ve (zaten) duraksayan ekonomiyi ve yapısal reform sürecini dondurabilir."
Ülkede her şart altında soğukkanlı kalmayı beceren nadir entelektüellerden Osman Ulagay da "Dün önemli bir uluslararası finans kuruluşunun Londra’daki bir yetkilisiyle konuşuyorum. AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davanın Türkiye’ye yatırım yapanlar için bardağı taşıran damla olduğunu söylüyor. ’Türkiye patladı, bazı çok büyük fonlar dahil, herkes Türkiye’den çıkmak istiyor, yüz milyonlarca dolarlık satış talebi var önümde’ diyor. Türkiye’nin yakın geleceğini hiç de iyi görmüyor," diye yazıyor. (Milliyet-18.03.08)
Şimdi elimizde sonucu ülkeyi altüst edecek bir devasa dava ve yukarıda alıntılarla tarif etmeye çalıştığım ekonomik bir gerçek var.
Birilerinin bu iki olguyu bir arada yönetmesi gerekir.
Şu anda ülkenin verdiği resim bu iki acı gerçeği birlikte yönetecek iradenin olmadığıdır.
Hükümet yalakası gazeteler tümünü Başsavcı’nın sırtına yıktıkları zararı aynı gün biri 18 milyar $, diğeri 33 milyar $ olarak ilan ederek kendi aralarında yarışa giriyorlar ama galiba kimse olası yıkıntının altında yalakası, statükocusu, işadamı, işçisi, köylüsü hep beraber kalacağımızı göremiyorlar.
Anne-baba kavga ederken evi basan selde çocuklar boğulacak ama ne anne ne baba su baskınını durdurmak derdinde değil, ikisi de "Çocuklar senin yüzünden suya kapıldılar!" diyerek birbirlerini suçlamaya hazırlanıyorlar.
* * *
Hükümetin ekonomi bakanları ve ekonomi ile ilgili yöneticileri zaten güven vermiyorlar. Dünyada gittikçe büyüyen kriz dalgası karşısında onlar çaresiz ve strateji yoksunu duruyorlar. Şimdi de bu dava zaten topun ağzında olan ülkemize yeni ve özel bir boyut kazandırıyor. Ama oralı olan yok.
Bu ortamda en fazla soğukkanlı davranması gereken kişi, kendi bizzat topun ağzında olsa da, Başbakan! Ama o kavgaya tutuşmuş delikanlı edasında yaşadığı mağduriyetten nemalanma gayreti içinde. Cumhurbaşkanı da hemen kendisini taraf olarak ortaya attı ve vahim olaylara siyaset üstü bakmayı beceremedi.
* * *
Dilerim, bir ağabey çıkar ve hükümete her şeye rağmen kendisinin dümende bulunduğunu ve hem siyasi hem de ekonomik kriz yönetiminin en önemli iki unsurunun soğukkanlı durmak ve hazırlık yapmak olduğunu hatırlatır.