DUYGU Asena ile ilk kez TSK’nın tertip etmiş olduğu bir Güneydoğu gezisinde tanıştım. Ardından herhangi bir dostluğumuz olmadı. Bir iki kere sokakta rastlaştık.
Hasta olduğunu duyduğumda çok şaşırdım. Bende bıraktığı intibaya göre o hastalanamazdı. Bana öyle bir duygu vermişti. Asena’nın bir şekilde bu hastalığı yeneceğini düşünmeden de edemedim. Oysa o habis bir kanserin pençesine düşmüştü. Ama, ben yine de haklıymışım. Doktorun verdiği bilgiye göre herkesin ancak 3-4 ay dayanabileceği bir hastalığa o 2 yıl direndi.
Duygu Asena’nın öldüğünü TV’de duyduğum an ağlamaya başladım. Evde yalnızdım ve hıçkırıklarımı koyuverdim. Onu, ardından ağlayacak kadar yakın tanımıyordum; ama artık siz ne derseniz deyin, yaşlandığımı bile düşünün, kendimi tutamadım, gözyaşlarımı koyuverdim.
* * *
Kendisi ile Güneydoğu gezisinde tanıştığımda sosyalleşmeyi yeni öğrenen veletlerin kalabalıklar arasında kapıldıkları duyguya kapılmıştım.
Bakmayın, siz erkeklerin maço tavırlarına. Erkekler, güçlü kadınlardan korkarlar. Erkekler, güçsüz gördükleri kadınların tepesine binmeye bayılırlar. Ancak, nerede gözlerinin içine bakan bir kadın görseler, hemen tırsarlar.
Ben de normal yurdum erkeği olarak karşımda maço bir kadın bulacağım düşüncesi ve o kadının seyahat boyunca biz erkekleri her fırsatta azarlayacağı zehabıyla, Duygu Asena’yla tanışırken, kalabalıkta bir eliyle anasının eteğini arayan veledin ruh hali içindeydim.
Asena’yı tüm estetik duyguları reddeden bir külhanbeyi olarak hayal etmiştim.
Ancak, karşımda güzel, hatta çok güzel bir kadın vardı.
Ruhun dünya ile tek temas noktası olan gözlerine baktığınızda da sadece huzuru görüyordunuz. O kavgacı kadının gözleri bana, "Benden korkma, benden sana bir zarar gelmez" diyordu.
Duygu Asena, gülen gözleri ile güzelliğini inkár etmeyen bir dişi, sıcak bir arkadaş, keskin bir gözlemci ve bir kadında en çok sevdiğim şeye sahip bir insandı:
Duygu Asena, çok zeki bir kadındı!
* * *
Yıllar bana iki şey öğretti.
1) İhtiyacım olan ezeceğim zavallı bir kadın değil, güçlü ve dirayetli bir kadındır.
2) Hayatı koruma ve esirgeme güdüsü, Yaradan’ın yaratma gücünü paylaştığı kadında erkeğe oranla kat be kat üstündür.
Hayat bana kadını ezmenin, esasında kendini ezmek olduğunu gösterdi. Bu ülkede erkekler şahsiyet kazanamıyorsa bunun nedeni; erkeklerin salt kaba güçlerine dayanarak onu yaratan ve yetiştiren kadından esirgedikleridir.
* * *
Benim gibi normal yurdum insanlarının çoğunlukta olduğu bir ülkede Duygu Asena gibi kadınların esas öğrencileri biz erkekler olduk.
Asena bize çok basit bir şey öğretti:
Haddimizi bilmeyi!
Üstelik, eğer haddimizi bilirsek bu dünyayı çok daha huzurlu ve mutlu yaşayacağımızı da onun gibi kadınlar sayesinde öğrendik.
Duygu Asena’nın Tatvan’da kül rengi, çok güzel ama kir pas içindeki bir Van kedisine büyük bir şefkatle sarılması, hayatı koruma ve esirgeme güdüsünün ebedi belgesidir.
Dünkü Milliyet’te bir kadın yazar, "Türkiye’nin en devrimci kadını öldü" diye yazmış.
Belki haklıdır! Ama ben diğer devrimci kadınların onun ardından biz erkeklere öğretmeye devam edeceklerine inanıyorum.
Meral Tamer de, Nurcan Akad da bana çok şeyler öğretiyorlar.