AKP’nin toplumun diğer katmanları ile devamlı sürtüşmesinin siyasi nedenleri olduğu kadar düşünce sistematiği farkı da sürtüşmeyi körüklüyor.
İnsanlar, gerek resmi okul eğitimi ile, gerek hayat okulu eğitimi ile düşünmeyi öğreniyorlar.
Düşünmek de çevreyi algılamayı ve yorumlamayı sağlıyor. İnsan "düşünerek" hayata anlam veriyor. Ancak, düşünmek öğrenmeye dayanan bir eylem ve kendine ait bir sistematiği var. Örneğin, insanlığın ulaştığı en yüksek düşünce tekniği "şüpheciliğe" dayanıyor.
Şüpheci düşünce metodolojisinde insan çıplak bilgiden bile şüphe ederek işe girişiyor ve ulaştığı kanaatleri (hipotezleri) devamlı sorgulayarak kabulleniyor.
Çağdaş insan kanaatini doğrulayarak değil, yanlışlamaya çalışarak (şüphe ederek) edinmeye çalışıyor. Şüphecilik demokrasinin temel öğesini de vurguluyor: Farklılık! İnsan kendi kanaatlerinden şüphe edebilirse, başkalarının farklı olabileceğini kabullenebiliyor.
* * *
Klasik düşünce ise esasında bir sistematiğe değil, hatmedilen bir şablona (cetvel) dayanıyor. Şablon bilgiye ulaşmak ve onu yorumlamak için insanların eline birer cetvel veriyor ve nasıl ki evde uzunluğunu bir cetvel ile ölçtüğümüz eşyaların boyutu hakkında herhangi bir şüphe duymuyoruz, klasik düşünce de insanın hakkında şüphe duymayacağı kanaatlere ulaşmasını temin ettiği iddiasını taşıyor.
Marksizm, faşizm ve nihayet dünyevi olguları sadece dini önermelerle anlama çabası olarak tarif ettiğim ve dini inanıştan çok farklı olduğunu düşündüğüm dinci düşünce hep tek doğruyu bulduğu iddiası taşıyan düşünce sistemleri (şablonları).
* * *
21. yüzyılda insanlar şüpheci düşünce ile klasik düşünce sistemleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Bazıları klasik düşünce sistematiğinden şüpheci düşünce sistematiğine samimi olarak geçiyorlar ve değişiyorlar. Kimileri ise değişmiş gibi yapıp, esasında bir türlü değişmeyi beceremiyorlar.
* * *
İki arada bir derede kalan insanlara en iyi örneklerden birisi Başbakan Recep TayyipErdoğan!
Bazen devlet kökenli yerleşik değerlere, tabulara karşı muazzam bir şüphecilik taşıyor, bazen de klasik düşünce sistematiği içinde sıkışıp kalıyor.
Örnekleri çok ama ben ne demek istediğimi bir tek örnekle anlatmaya çalışacağım:
Başbakan’ın kendi partisinin milletvekili Mahmut Koçak’a reva gördüğü "urun kellesini!" tavrı buna çok güzel bir örnektir!
* * *
Kendi mağduriyet günlerinde Recep Tayyip Erdoğan Kuran’ın şûra kurulması-başkalarına danışılması emrine sadık bir görüntü veriyordu.
Gasp edilen haklarına karşı hemen herkese başvuruyor, onların desteğini istiyordu. Bu zor günlerinde ben de yanında yer aldım.
Aynı Recep Tayyip Erdoğan ikbal günlerinde ise Kuran’ın "ul’ul emre itaat ediniz!" mealli öğretisini kendi şablonu haline getirdi.
Kendine itaat etmeyen herkesi siyaseten yok etmeye çalışıyor!
Daha önce kendisine reva görülen muameleyi o şimdi başkalarına reva görmekten zerre kadar sıkıntı duymuyor!
O, zamanında düşüncesini ifade ettiği için mağdur duruma düşmüştü.
Şimdi Mahmut Koçak’ı düşüncesini ifade ettiği için mağdur etmeye çalışıyor!