BU yazı ile ilgili oluşabilecek bir yanlış anlaşılmayı baştan bertaraf etmeye çalışayım.
Ben seçilmiş herkesin TBMM'de yer almasına olumlu bakan bir insanım. TBMM'ye kimin girip girmeyeceğine narh koymak benim haddim olamaz.
Ötesi, Kürt meselesi TBMM zeminine taşınabilir ve dağ yerine Meclis'te tartışılırsa sadece memnun olurum.
Benim bu yazıyı yazarken nakletmek istediğim kaygı; Türkiye'nin bünyesel olarak bu gelişmeye hazır olmadığı gibi kimsenin de bu konuda olumlu zihin jimnastiği dahi yaptığını zannetmememdir. Aksine, durumdan kendi lehlerine sonuç çıkarmak isteyenler olabilir!
***
Bu köşeyi takip edenler Türkiye'de bu yıl yapılacak seçimlerde tarafların birbirlerini Kuzey Irak ve Kürt meselesi üzerinden sıkıştıracağını uzun süredir iddia ettiğimi bilirler.
Önemle cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Kuzey Irak meselesinin çok kaşınacağını düşünüyorum.
1) Irak'ta sıkışan, İran ile ilgili ne yapacağını bilmeyen ABD gerektiğinde Türk hükümetinden bu konularda yardım alacağının garantisini istiyor. İki seçim öncesi, diğer konularda hiçbir şey yapmamayı yanlış yapmamanın garantisi gören hükümet, herhangi bir iş kazasını önlemek için Ortadoğu'da ABD'yi rahatlamak istiyor. Bunun içindir ki, Kuzey Irak yönetimine, esasında şu dönemde işine gelmediği halde, gülücükler yollamayı tercih ediyor.
2) Öte yanda Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını yolun sonu olarak görenler ise tam tersine; AKP'yi Kuzey Irak'a karşı hasmane aktif tavır almaya itiyorlar. Kerkük ve PKK meseleleri çerçevesinde Kuzey Irak'ta aktif tavır almaya zorlanacak AKP, iki arada bir derede kalacak ve bizzat kendi Kürt milletvekilleri ile pasifize edildiğinde ortaya kendi açısından çok zor bir durum çıkacak.
Kaynayan Irak ve seyreden AKP!
***
Şahsi kanaatime göre; bu dönemde taraflar Irak meselesine ilkesel açıdan ziyade kısa vadeli manevralar açısından bakıyorlar.
Böyle bir kargaşa dönemini de DTP'liler değerlendiriyorlar.
Ne AKP'nin ne TSK'nın bu dönemde çok fazla üzerlerine gidemeyeceğini hesaplayan DTP'liler çeşitli vesileler ile Kürt meselesini, daha da ötesi PKK ve Apo'yu devamlı gündeme taşıyıp dikkatleri üzerlerine çekmeyi başarıyorlar.
Ayrıca son Kongre'de; genel seçimlere parti olarak değil de bağımsız adaylar ile girip, TBMM'de tekrar birleşmek üzere karar alındı.
DTP'nin TBMM'ye 15-20 üye sokması hiç zor olmaz.
Başlı başına bu karar bile DTP'yi hem cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda hem de genel seçimlerde başat parti yapabilir.
***
Ancak DTP'yi TBMM'de görmeye ve görüşlerini Kürsü'den dinlemeye Türkiye'nin büyük bir kesimi hazır değildir. Daha ötesi, kimse bu konuda topluma olumlu yön verme gayreti içinde de değil. Yumurta kapıya gelmeden meseleler üzerinde kafa yormayı sevmeyen aydınlar da şu anda bu konuyu kaale almıyor.
Ancak, tahminim odur ki bu mesele de cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Recep Tayyip Erdoğan aleyhine kullanılacaktır.
AKP, Kuzey Irak'a müdahaleye zorlanırken, karşısına kendi Kürt milletvekilleri dışında DTP de çıkarılabilir.
Bu durumda hem Recep Tayyip Erdoğan, hem de AKP"etnik-milliyetçiler" ile "bölücüler" arasında sıkışıp kalabilir!
Dilerim; DTP'liler de "kullanılma" hesabı yapıyorlardır!