DİN ile bilim aynı yolun yolcusudurlar. Zira her ikisi de gerçeği ararlar.
Ancak din kesinlik/kuşkusuzluk üzerine kuruludur. Bilim ise şüphe/kuşku tarafından yönetilir.
Bunun içindir ki metodolojileri farklıdır.
Dinde nas ebedi doğrudur, bilimde ise nas/teori bir başka nas/teori onu yanlışlayana dek doğrudur.
Dinde "doğru" varlığı gönül ile kabul edilerek bulunur. Bilimde ise "doğru" yanlışlığı tespit edilmediği sürece doğrudur.
Örneğin, "AKP döneminde mahalle baskısı yoktur" cümlesi kimilerine göre "Müslümanların başkalarına baskı yapmaları mümkün olmadığı" için doğrudur.
Kimilerine göre, aksine sadece bir adet kanıt bile "AKP döneminde mahalle baskısı yoktur" tezini çürütür.
* * *
Yukarıdaki cümleleri neden yazdım?
Binnaz Toprak’ın "mahalle baskısı" üzerine "laiklik hassasiyeti yüksek kesimler" arasında yaptığı araştırma bana medyamızın bir kısmının bilimden zerre kadar nasibini almadığını bir kez daha gösterdi de ondan!
AKP yalakalığı uğruna bilime hakaret etmeyi göze alan yazarlar metodolojinin zerresini bilmedikleri halde Toprak’ın uyguladığı derinine mülakat metodolojisine veriştirdiler ama eninde sonunda "AKP döneminde mahalle baskısı yoktur" sözünü yutup "Canım ne var bunda, cahil ve hoşgörüsü düşük halkımız daima mahalle baskısı uygular!"a kadar gerilediler.
* * *
Biat metodolojisi kullanarak bilimsel metodolojiyi de yorumlamak sadece din eğitimi almış ama her alanda ahkám kesen yazarlarca kullanılan bir düşünce kalıbı değil, şu veya bu nedenle iktidar yalakalığına soyunmuş bazı yurtdışı eğitimli, Boğaziçi’li, hatta titri "Prof.", "Dr." olan yazarlar için de geçerli.
Zira, kalemini bir kere AKP iktidarına teslim ettin mi, en ufak eleştiriye bile tahammül edemeyen yönetim zihniyeti karşısında hiç falso vermemen gerekiyor. Yoksa, en küçük uyarında bile "hain" olarak yaftalanman sadece bir dakika alır. İstersen bilim dünyasında alay konusu ol, istersen tarihe teslim edeceğin yazıların ileride bütün itibarını yok etsin, bunların önemi yoktur!
Ama iktidar yalakalığı görünen ve görünmeyen menfaat kapıları açar! Sen zaten bunların peşindesindir!
* * *
Eğitimin amacı öğrenmeyi öğretmektir. Öğrenmenin tek yolu da bildiklerinden şüphe etmektir. Bunun içindir ki İslam’ın altın çağında din bilginleri "Eğer biri bizden Allah’ın varlığını ispat etmemizi isterse, ona ne cevap veririz?" sorusunu sorarak aralarında münazaralar tertip etmişlerdir.
Ancak, şüphe etmek zaman zaman "Urun kellesini!" sözünü duymayı da göze almayı gerektirir.
Gözüken odur ki, bu riski göze almak bir çap meselesidir!
* * *
Binnaz Toprak’ın çalışması bize iki şey öğretti:
1) AKP’nin körüklediği mahalle baskısı bal gibi vardır.
2) Bazı köşe yazarları, dindar olmasalar bile, biat metodolojisi kullanarak yazı yazarlar!