Darbe giriÅŸimi aÅŸikár

MUHAKKAK ki bir darbe giriÅŸimi var.Åžimdilik belli olmayan darbe giriÅŸiminin askeri mi, yoksa sivil kanattan geldiÄŸidir.

Üç ihtimal var:

1) Genelkurmay direktifi ile bir "irtica planı" hazırlanmıştır.Â

2) Genelkurmay’ın direktifleri dışında ama TSK’nın içinde birileri "durumdan vazife çıkararak" bu planı hazırlamıştır.

3) Belge sahtedir ve TSK’yı yıpratmak amacı ile sivil birileri, muhtemelen emniyet güçleri tarafından hazırlanmıştır.

Ancak, her üç ihtimal de eşit derecede vahimdir, her üç ihtimal her bir vatandaşı "Ben ne biçim bir ülkede yaşıyorum?" sorusu üzerine derin derin düşündürecektir.

* * *

Ayrıca, beni belge etrafında iki olgu da eşit derecede ilgilendirmektedir.

1) TSK ile ilgili flaş haberler hemen her keresinde Taraf Gazetesi’nde yayınlanıyor ve genellikle Mehmet Baransu tarafından hazırlanıyor. Baransu’nun TSK’ya bu kadar rahat sızması bir gazetecilik başarısı ama aynı zamanda benim için Baransu’nun bunu nasıl başardığı çok büyük bir merak konusu.

2) Belgenin bilgisayarında ele geçirildiği iddia edilen Serdar Öztürk’ün avukatı Hasan Gürbüz şu iddiayı ortaya atmış:

"Öztürk’ün bilgisayarında söz konusu belgenin çıkmadığına ilişkin ispat hakkını ortadan kaldırmak amacıyla, Öztürk’e ait bilgisayarın kopyalamasına avukatlarının nezaret etmesi imkánı, Ankara Cumhuriyet Savcısı’nın talimatına rağmen polis tarafından engellenmiştir. Öztürk’ün, bilgisayarının yedeklemesi avukatlarının nezareti olmaksızın polis tarafından kendi kendine yapılmıştır." (Milliyet, 16.06.09)

Halbuki, CMK’nin 134. maddesi 3. ve 4. maddeleri şöyle diyor:

"Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. İstemesi halinde bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir."

Ancak Ergenekon Davası’nda yedekleme hatasının emniyet güçleri tarafından sık sık yapıldığını görüyoruz. Bildiğim kadarı ile yedeklemesi sanık veya avukatına teslim edilmeyen "belgeler" delil sayılmıyor.

* * *

Belge sahte de çıksa, gerçek de olsa durum vahimdir.

Açıkçası, birileri Türkiye’nin kalbine hançer saplamaktadır.

Toplumda; TSK ile Emniyet Güçleri, TSK ile Adalet mekanizması arasında uyumsuzluk, hatta çekişme olduğu inancı gittikçe güçlenmektedir.

* * *

Görünen odur ki, bu belge ya TSK’nın, ya da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün başını çok ama çok ağrıtacak.

Kriminal ortamda belgenin sahte mi, yoksa gerçek mi olduğu çıktığında benim gözümde asli sorumlu ya Genelkurmay Başkanı ya da İçişleri Bakanı olacak ve millete hesap vermek zorunda kalacaktır.

Belge Genelkurmay’ın bilgisi dışında ama TSK içinde hazırlanmışsa, Genelkurmay Başkanı yine sorumludur. Karargáhına hákim olamayan bir Başkan kendisi demokrat olsa ne yazar, olmasa ne yazar?

Not: Başbakan-Genelkurmay görüşmesinin ardından Başbakan’ın yaptığı açıklama görüşlerimi değiştirmemiştir.
Yazarın Tüm Yazıları