Cumhurbaşkanı’nın ABD gezisi

ULUSLARARASI ilişkiler, ne kadar şatafatlı görüntülerle süslense de "al gülüm ver gülüm" prensibiyle çalışır. Herhangi bir seviyede iki devlet arasında ilişki söz konusu olduğunda kim ne aldı, kim ne verdi, diye bakılır.

Taze bir örnek vermek gerekirse; eğer ABD uzun süre bekledikten sonra PKK ile ilgili istihbarat vermeye başladıysa, bunu "nihayet gerçeği gördüler!" diye izah etmek doğru olmaz. Kararlılık tabii ki uluslararası ilişkilerde önemli rol oynar. Ama, istihbarat vermek için son hain saldırıdan sonra bile 5 Kasım’da Erdoğan’ı ABD’de ağırlamayı bekleyen ABD’nin karşılığında Türkiye’den ne istediğini sormak abes bir soru değildir. Karşılık olarak bir şeyler veren Başbakan da, verdiği aldığıyla dengeli ise sadece müdebbir davranmış olur. Dengeli alışverişi kınamak veya eleştirmek ise işte esas o abes kaçar!

* * *

ABD gezisinde Cumhurbaşkanı’nın, hatta Türkiye’nin ne aldığını Başkan Bush’un ekranlara düşen bir tavrı benim indimde çok doğru anlatıyor.

TV’lerdeki görüntüde Bush, Gül’ün sırtına birkaç kez dokunuyor ve Gül’ün ardındaki koltuğu işaret ederek oturmasını istiyor.

Tabii ki, Başkan Bush çok masumane davranıyor. Amacı misafirine yardımcı olmak. Zaten Türk örf ve ádetlerine bu kadar hákim olması da beklenemez.

Ama görüntü beni eski günlerime götürdü. Küçükken büyüklerimizin hayır duasını almak isterdik. Nedense onlar da hayır dua ederken sırtımızı sıvazlarlardı.

Ekranlarda bu sahneyi görünce, "Tamam işte, Gül, Bush’a sırtını sıvazlattı, hayır duasını aldı!" diye düşünmeden edemedim.

* * *

Bush’un giderayak hayır duasını almak Türkiye’nin ne kadar hayrınadır bilemem ama bu hayır dua Abdullah Gül için çok ama çok önemlidir.

Sadece neo-conlar değil, Bush döneminde Dışişleri ve Pentagon’da Türkiye ile ilgili yöneticiler, Gül’den çok hoşnut değillerdi. Kendisine çok güvenmezler(di).

Gül’ün sadece 1 Mart tezkeresi karşısında tavrı değil, HAMAS’ın Ankara’da misafir edilmesi sırasında aldığı tavır, Suriye ile ilişkileri vb. hep kuşkuyla karşılandı.

Abdullah Gül ile yakın ilişki geliştiren kişi, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice oldu. Gül onunla oldukça yakın çalıştı. Ama hálá Dışişleri’nde Gül’e olumsuz bakan insanlar olduğunu bizzat bilirim.

İşte bu geziyle Bush yönetimi, Gül’e olumsuz tavrını değiştirdiğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Sırtı sıvazlanmış, kendisine hayır dua edilmiştir.

Türkiye’nin kazancı, 27 Nisan muhtırası sırasında iki arada bir derede kalan ABD’nin, Cumhurbaşkanımızdan özür dilemesidir.

* * *

Gezi bu açıdan Gül için zamansız değildir. Son yılına giren Bush, dış ilişkiler açısından, değil dünyada ABD’de bile artık dikkate alınmıyor. ABD’de dünyayla ilgili hemen herkes, başkan aday adaylarının dış politika alanında görüşlerini tartışıyor. Bush bugünlerde Ortadoğu’yu dolaşacak. Tabii ki herkes ABD Başkanı’na gereken ihtimamı gösterecek. Ama iktidarının son yılında dış ilişkilerinde muazzam başarısız, Kongre’de Demokratlar tarafından kuşatılmış Bush’un önerilerini kimsenin ciddiye alacağını zannetmiyorum.

O açıdan bakıldığında Başkan Bush’un 5 Kasım’da Erdoğan’a verdikleri, ardından Gül’e vereceği tek şey ondan üslubunca özür dilemek, 27 Nisan’da yaşadığı antidemokratik görüntü veren kafa karışıklığı sonrasında TSK karşısında yanında yer almak olmuştur.

* * *

Peki ABD, Türkiye’den ne istemiştir?

Bu konuyu da bir sonraki yazımda (13 Ocak Pazar) günü tartışacağım.
Yazarın Tüm Yazıları