ARTIK şuna iman ettim ki hem dünyada hem Türkiye’de paylaşım savaşları bitmiyor.
Dünyada ekonominin motoru enerji üzerinden sürdürülen paylaşım savaşı 1914’ten beri sürüyor ve yakın gelecekte de bitmeyecek. Kimse Obama’nın ABD’nin müesses nizamını (statüko) bu savaştan vazgeçmeye ikna edeceğini ummasın.
Benim bugünkü meramım Türkiye. Artık adım gibi eminim ki Türkiye’de bir iç paylaşım savaşı var. Ancak Allah’a şükür; bu savaşı genelde birbirimizin yüzünü gözünü uluorta yararak yapmıyoruz.
Dünyada bir sürü ülkede paylaşım savaşı devam ediyor. Ama bu konuda sıkıntısını büyük çapta atlatan ülkeler de var. Örneğin, çoğunluğun (beyaz) kendi eliyle azınlıktan (siyah) bir insanı kendine lider seçtiği ABD’de savaş büyük çapta halledilmiş. Genelde, üzerinde mutabakat sağlanmış anayasalarla yönetilen ülkeler paylaşım savaşını bitirmiş ülkeler. Zira önce paylaşım savaşı bitiyor, sonra milli mutabakat metni (anayasa) hazırlanıyor. Çok özel durumlarda da içtihatlar mutabakat metni olabiliyor (örn. İngiltere).
* * *
Benim ele aldığım şekliyle bizde paylaşım savaşı Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri devam ediyor.
Meramımı anlatmam kolay değil. Zira savaş tek boyutta olmadığı için kafa karıştırıyor. Paylaşım savaşı, öyle Marx’ın indirgediği gibi burjuvazi ile proletarya arasında değil.
Paylaşım savaşı; laikçiler-İslamcılar, Türkler-Kürtler, Sünniler-Aleviler, ulusalcılar-ümmetçiler, modernlikçiler-muhafazakárlar, İstanbul/Ankara işbirliği-Anadolu kaplanları, bürokrasi-ahali, asker-sivil vb. arasında kıyasıya devam ediyor.
Ayrıca savaş, yine Marx’ın varsaydığı gibi sadece ekonomi alanında verilmiyor.
19. yüzyılın en büyük düşünürlerinden Karl Marx özünde haklı. Biz ivedilikle ekonomik alanda paylaşımı tamamlamış değiliz. Ancak yer yer ekonomik paylaşım tarafından körüklenen, yer yer de ondan bağımsız bir şekilde yürüyen siyasal ve sosyal alanlarda da paylaşım savaşını bitirmiş değiliz.
Savaş Ankara’da TBMM’de de veriliyor, bürokraside de! Savaş İstanbul’da Nişantaşı’nda da veriliyor, Paper Moon’da da!
Savaş herhangi bir Anadolu şehrinde alkollü içkileri şehir merkezinden kovmaya çalışıyor, Bağdat Caddesi’nde başı örtülüye kem gözle bakmaya dönüşüyor.
* * *
Yukarıda yazdım, savaş büyük bir hırsla devam ediyor ama şükür; en azından şimdilik kafa-göz yarma safhasına genel anlamda ulaşmadık.
Bu ülkede çok az konuda mutabakat sağlarız ama paylaşım savaşını semboller üzerinden yürütme konusunda mutabakat sağladık.
Ortak sembolümüz de türban (başörtüsü değil).
İki taraf da türbanı bir alana sokmayı veya sokmamayı kendi galibiyeti, o alanda etkinliğinin başlaması veya devamı olarak görüyor.
Türban şu ana dek Cumhurbaşkanlığı’na, bürokrasiye, çeşitli yüksek sosyete mekánlarına girerek belirli çevrelerin o alanlarda zafer sağladığını gösterdi.
Türbanı hálá üniversiteye, TBMM’ye sokmayanlar ise direnişin devam ettiği kanaatindeler.
* * *
Paylaşım savaşları seçim zamanlarında iyice çirkefleşir. "Anam ananı meyhanede görmüş" mealli suçlamalar etrafa saçılır. Bel altından vurmak ahlaksızlık addedilmez. Seçim dönemlerinde; savaşanların bazen ekonomik alanda geliri değil ama yolsuzluğu paylaştığı da ortaya çıkar.
Paylaşım savaşı uzun sürecek. Ayrıca bilinsin ki paylaşım savaşı bitmeden, mutabakat metni (yeni anayasa) yazılamaz!