ONU Saros’a yerleştiğim ilk yaz tanıdım. Bir öğle vakti köyümün ilçesi olan Keşan’da tanıştık. Mimar dostum, "Keşan’da yemek Trakya Lokantası’nda yenir" demişti.
Trakya Lokantası ve hemen karşısındaki Trakya Köftecisi, değil Keşan’da, Türkiye’de en iyi lokantalardan birisi. Esnafa hizmet veren Trakya Lokantası’nın en büyük özelliği hafif yemeklerin de lezzetli olabileceğini ispat etmesidir. Bizde yemeğe ne kadar çok yağ, salça, baharat konursa yemeğin o kadar lezzetli olacağına inanılır. Lokantacı Mehmet bu varsayımın yanlış olduğunu ispat eden nadir insanlardan birisidir. Ne zaman Keşan’a gitsem, öğle yemeğini muhakkak Mehmet’te yerim. Yemeği de ona seçtiririm. Ancak, bugün benim meramım lokantayı değil Lokantacı Mehmet’i; Mehmet Şansı’yı anlatmak!
* * *
Mehmet Şansı, nesli tükenen mükemmeliyetçi insanlardan birisi. Bir mükemmeliyetçiye artık İstanbul’un en entel çevrelerinde bile rastlamanın zorlaştığı bir dönemde; bir Trakya şehrinde her şeyin ama her şeyin en doğrusunu yapmaya çalışan titiz, gereğinde bir o kadar da aksi bir insana rast gelmek şaşırtıcı. Yemekleri mükemmeli arayışının bir simgesi.
Çevresindeki insanlara çabuk kızması da esasında onların aymazlığına gösterdiği tepkiden!
O sorgulamayan insanlara çok şaşıyor.
* * *
Bence Mehmet’in en önemli hasleti ise onun bir yandan yemeklerini daha da güzelleştirme çabasıyla hayatın içinde yaşarken aynı zamanda hayatın dışına çıkıp hayatı seyretmesi.
Mehmet Şansı, keskin zekásı ve gözlem yeteneğiyle, hayatı ve onun içinde dolanıp duran insanları seyrediyor, onların beyhude çabalarını komik buluyor. Bana bunu o söylemedi. Ben gözlerinden okudum, kelamından anladım.
Keşan’da tüm lokantalar satır köftesi ile övünürken, o satır köftesi satan bir müşteriye lokantasında hayvan yağı değil et köftesi satıldığını söylüyor. Zira satır köftesi çok yağlı bir etten yapılıyor, şehirde çok ünlü iken o satmayı reddediyor.
Mehmet Şansı, lokantasında müşterisine Klasik Türk Musikisi dinletiyor. Bunun için de lokantasında TRT’nin Klasik Türk Musikisi çalan kanalı açık. Bir gün lokantasına koyu dindar bir adam geliyor ve radyoyu kapatmasını istiyor. O da "Devlete başvurun!" diyor. Adam "Bu işin devletle ne alakası var" diyerek şaşırıyor.
Mehmet’in cevabı hazır: "Devlet bu radyoyu açtığına göre kapatacak olan da o!"
"Benim kim olduğumu biliyor musun, ben savcıyım" diyen müşterisine ise "Siz yanlış yere gelmişsiniz, burası lokanta, Adliye karşı sokakta" deyiveriyor.
Mehmet Şansı insanların aymazlığına, gösteriş merakına, sorgusuz sualsiz yaşamasına çok bozuluyor.
* * *
1953’te Yunanistan sınırındaki Enez’in Onurbey Köyü’nde doğmuş, doğumundan sadece 12 yıl sonra 13.10.1965 tarihinde Keşan’a gelmiş. Ekmek kavgası için! Hayatı hep lokantalarda çalışarak geçmiş. Bir lokantada var olan tüm işleri yapmış.
1977’de de "ilk dükkánını" açmış.
Lokantacı Mehmet, en aşağıdan geldiği için kaybetmekten korktuğu hiçbir şey yok. Ailesi hariç! Hanımefendisi Emine Hanım hastalandığında bu aksi adamın karısına hálá áşık olduğunu gözlerinde okudum. En büyük serveti ise bir oğlu ve bir kızı.
* * *
Ben, Keşan’a her gidişimde lokantasına muhakkak uğruyorum. Zira aklıma takılan meselelere bir de o nasıl bakıyor diye merak etmeden duramıyorum.
Ben, Mehmet Şansı’dan öğreniyorum.
Memleketimin kaybolan felsefecilerine Trakya’da rast geldiğim için de mutlu oluyorum!