Bir okur mektubu

RECEP Tayyip Erdoğan’a alternatif olacak liderde aranacak nitelikleri (18.10.06) ve bu bağlamda Mehmet Ağar’ı irdelediğim (19.10.06) yazılarıma çok sayıda mektup geldi.

Bu iki yazı okurların büyük ilgisini çekti. Bunlardan bir tanesini anlamlı bulduğum için bugün yayınlıyorum. Mektubun sahibi, doğal tıp uzmanı Dr. Yaşar Yılmaz (Natur-Med).

* * *

"Son günlerde siyasetçilerin almaları gereken tavırlara ilişkin tanımlarınızdan ve siyasetçilerin aynı zamanda ’devrimci’ de olmaları gerektiğini belirten düşüncelerinizden çok etkilendiğim için size bu mektubu yazıyorum.

19 Ekim tarihli köşe yazınızda belirttiğiniz, siyah baskılarla çıkan tüm kavramlar Türkiye’nin sorunu haline gelmiştir. Oysa bu kavramların hepsinin birlikte olması ’Türkiye’ kavramını oluşturur. Türlü türlü görme bozukluğu ile Türkiye’ye bakan siyasi partiler/siyasetçiler de bu halleriyle bizatihi kendileri ülkenin sorunu haline gelmişlerdir. Çünkü kimisi dindarlara rağmen ’dinci’, kimisi farklı inananlara rağmen ’laikçi’, kimisi Kürtlere rağmen ’Kürtçü’, kimisi de Türklere rağmen ’Türkçü’dürler.

Yazınızda dikkatimi çeken muhafazakárlıkla devrimciliğin meczedilebilmesi konusuna gelince. İşte tam da bu tanım bana göre de Türkiye’nin önünü açabilecek "en sorumlu ve en akıllı" tanımdır. Ancak, izninizle söylemek isterim ki tanımını yaptığınız bu inşaatın çimentosu eksiktir. Muhafazakarlıkla devrimciliği bir kazanda kaynatabilecek tek olgu ’demokratlık’tır. İktidardakiler, dini rehber edinerek muhafazakár demokrat olunabileceğine kimseyi kandıramadıkları gibi, anamuhalefettekiler de ülkenin tümünü kavramaya değil de muhalefette kalmaya fit oldukları için devrimci mirası yiyip tüketmekten ileri gidememişlerdir. Bugün Meclis çoğunluğunun % 95’ini oluşturan iktidarla anamuhalefet partisinin her ikisi de ’demokratlık cesaretini, olgunluğunu, özveri ve uzak görüşlülüğünü’ gösteremedikleri için, her ikisinde de tahterevallinin diğer ucu yere çakılmıştır. O yüzden ben diyorum ki, muhafazakárlıkla devrimciliği bir arada tutabilecek yegáne güç demokratlıktır. Demokratlık çimentosu da uçlara saplanıp kalmadığı gibi, uçları da kavrayıp kapsayacak kadar güçlü bir olgudur. Elbette ki demokratlık bedel ister ve her babayiğidin de kárı değildir.

* * *

Bu ülkenin Kürtler için siyaset yapan Türklere, Aleviler için siyaset yapan Sünnilere, dindarlar için siyaset yapan ateistlere, yoksullar için siyaset yapan zenginlere ihtiyacı vardır. Çünkü bu ülkenin Türkleri Kürtlerine, Sünnileri Alevilerine, laikleri dindarlarına, zenginleri de yoksullarına borçludur.
Ayrıca kimse unutmasın ki Türkiye’nin Sünnisi Suudi Sünnisi’ne, Alevisi İran Şiisi’ne, Kürt’ü Irak Kürt’üne, Türk’ü de Irak Kürt’üne benzemez. Binlerce yıldan beri bir kazanda kaynayan her türden renk Anadolu’yu oluşturur ve bize lazım olan da eşitlik, özgürlük ve adalettir. Dünya coğrafyasındaki yerimizi yüzyıllardan beri "Avrupa" olarak belirlemişiz. Avrupa Birliği fikriyatı, bedelini çoktan ödediğimiz bir özgürlük projesidir. O projeyi yürütmek, akıl ile ikrarı rehber edinmek, bu ülkenin onurunu da çıkarını da savunan birileri önümüze düşecekse biz de peşine takılmaya hazırız.

* * *

Sayın Ağar’a ilişkin irdelemelerinize gelince. Hazreti Pir Hacı Bektaş-i Veli’nin de, Hazreti Mevláná’nın da insanı Hak için, Hakk’ı da insan için sevdiklerini biliyorsa, bu ülkenin insanının güneşi de, ayı da, toprağı da, suyu da hem Batılıdan hem de Doğuludan daha derin yaşadığını hissediyorsa, yüreğindeki insan sevgisi yetmiş milyona (hepimize) yetiyorsa, helal olsun ona..."

Dr. Yaşar Yılmaz
Yazarın Tüm Yazıları