TÜRKİYE’ye çok kötü bir gelenek yerleşiyor ve maalesef Başbakan bu geleneğe önayak oluyor.
Sadece Başbakan değil; ulusalcılar da işlerine gelmeyen bir görüşle karşı karşıya gelince karşı tarafa "vatan haini" veya "ABD uşağı" türü damgalar vurmaktan imtina etmiyorlar.
"Çamur at da hiç olmazsa izi kalsın" şiarının benim gözümde en mümtaz temsilcisi ise dünyada var olan tüm ideolojileri dolaştıktan sonra sonunda hidayete eren Doğu Perinçek’tir.
Ben diğerlerini ciddiye almıyorum, herkes çapı kadar vardır diye düşünüyorum; ama Başbakan’ın tavrını bir türlü kabullenemiyorum.
Belki Recep Tayyip Erdoğan’ın eskiden beri sığındığı üslubudur; ama bir Başbakan’a bu tür sözler yakışmıyor.
Zira, bir tartışmada karşı tarafı, önceden belirlenmiş beylik kalıplarla sıfatlamak, düşünce sistematiğini öğrenememiş, görüşünü savunamayan, savunduğu meseleyi gerekçelendiremeyen insanların hemen sığındığı ilk ve dahi son kaledir.
* * *
Başbakan "Lübnan’a asker göndermeyi" savunuyor, ben de savunuyorum.
Aksini savunanlardan bazıları, asker göndermeyi savunanlara "vatan haini", "ABD uşağı" demekten zerre kadar utanmıyorlar. Zira, kendi görüşlerini savunmak için bulabildikleri hiçbir analitik gerekçe yok. "Barış" sloganı ile milletin halis duygularını sömürmek dışında geleceğe ait hiçbir öngörüye sahip değiller. Onun için de karşısına çıktıkları görüşü negatif anlamlı kelimelerle sıfatlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.
"Lübnan’a asker gitmesin" diyenlerin kullandıkları kelamlardan, haliyle ben de nasibimi alıyorum, bu insanlara için için kızıyorum; ama aynı zamanda Başbakan onlar için "hain" kelimesini kullanınca; değil memnun olmak, sanki kendi savunduğum görüş yara almış gibi gocunuyorum.
* * *
5 Eylül 2006 Salı günü TBMM, "Lübnan’a asker gönderme tezkeresi"ni hem tartışacak, hem de karara bağlayacak. Alacağı kararı beğenmek mecburiyeti yok; ama saygı duymak hepimizin ödevi.
1 Mart Tezkeresi’nin reddi benim için büyük hayal kırıklığı olmuştur; ama TBMM’nin aldığı karara saygısız bir tavır koymak haddim olamazdı.
Neden?
Başkalarının benim görüşlerime saygısızlık etmesini istemiyorsam, ben de onların görüşlerine ve kararlarına saygısızlık edemem.
* * *
Türkiye 5 Eylül günü tarihi bir karar verecek. Bu kararla ilgili her türlü görüşün hem TBMM’de, hem de kamuoyunda tartışılması gerekir.
Ben "asker gönderilmesini" savunuyorum; ama ne benim elimde, ne karşı görüşün elinde "objektif ve reddedilemez" gerekçeler var.
Kimse fikrinin yanılmaz veya şaşmaz olduğunu söyleyemez.
Çok önemli ama aynı oranda karmaşık, ulaşacağı sonuçların olasılık ihtimalleri önceden kabaca olsa dahi ölçülemez bir tartışmayı mümkün olduğu kadar soğukkanlı bir tavır içinde sürdürmek zorundayız.
"Hain" gibi ağır bir suçlamayı aklımıza başka bir şey gelmeyince, "joker" kelime olarak kullanma hakkı kimsede, o kişi Başbakan olsa dahi, yoktur.
* * *
5 Eylül 2006 günü Türkiye’de çok sıcak geçecek bir sonbahar ve ardından gelecek kış başlayacak! Herkes sinirlerine hákim olsun!