BAŞBAKAN için tek bir gündem var: Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi!
Seçim turlarının başlayacağı 16 Nisan’a dek kimsenin canını sıkmaması lazım.
Ne askeri, ne milleti, ne sağcıları, ne de solcuları kızdıracak; ne milliyetçileri, ne Kürtçüleri, ne Sünnileri, ne de Alevileri ürkütecek hiçbir şey yapmaması gerekiyor.
Bunu garanti edecek en iyi yöntem, hiçbir şey yapmamaktır!
Zira, yanlış yapmamanın garantisi, hiçbir şey yapmamaktır!
Hiçbir meselede politika üretmeyeceksin ki yanlış yapmayasın!
İşte Başbakan bunu yapıyor. Yani hiçbir şey yapmıyor.
Hatta yapılana da engel oluyor.
Recep Tayyip Erdoğan giderek Süleyman Demirel’e benzemeye başladı.
Sadece laf üreterek, hiçbir iş yapmadan, hiçbir politika üretmeden, ne anlama geldiği anlaşılmayan cümleler kurarak işi idare etmeye çalışıyor.
* * *
Recep Tayyip Erdoğan’ın Süleyman Demirel’e özenmesi kendi bileceği iş. 40 yıl Demirel’in laf salataları peşinden koşan milletin şimdi Erdoğan’ın laf salatalarının peşine düşmesi de milletin bileceği iş!
Ama ben, Recep Tayyip Erdoğan padişahlığa özendiği ve Bakanlar Kurulu’nun da onun sadık kulları gibi ağzından çıkan her söze "hee!" dedikleri zaman çok kızıyorum.
* * *
Recep Tayyip Erdoğan’ın padişahlığa özendiği son örnek, elektrik dağıtımı ihalesini resen ve tek başına iptal etmesidir. Zira, "Özelleştirmeyi alan şirketler elektriğe zam yaparlar, bu da bizim üstümüze kalır". Başbakan’ın tüyler ürperten ve üstelik yanlış gerekçesi bu!
Enerji Bakanı Hilmi Güler, ihalelerin iptal edildiğini gazetelerden öğreniyor, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından da "elektrik dağıtım özelleştirmesi gibi son derece hayati önemdeki bir konunun seçim öncesinde aceleye gelmemesi gerektiği"ni söylüyor.
Böylece de kendi açtığı ihalenin aceleye geldiğini, özensiz olduğunu itiraf ediyor!
Ben Enerji Bakanı’nı takdir ederdim. Ama, bu açıklamayı yapmak zorunda kaldığında onun yerinde olmayı hiç istemedim.
Bir makam koltuğunun, insanların kimliğiyle bu kadar rahat oynayabilmesi beni hep çok rahatsız eder.
Zaten o da işin garabetinin farkında ki topu Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na atıyor. OİB de seçim sonrasına kalan ihaleler için bir yıldan fazla "erteleme" yapılamayacağı ve yapılan bal gibi "iptal" olduğu halde, katılımcı firmaları daha fazla ürkütmemek için "erteleme" sözünü kullanıyor.
Gerekçe de "altyapı" kurmak! Bu sefer de sormak lazım:
Devlet altyapı yatırımlarını yüklenecekti ise özelleştirmenin amacı neydi?
* * *
Normal bir demokraside Başbakan "koordinatör" rolünü oynar. O tıpkı bir senfoni orkestrası şefi gibidir. Orkestrada herkesi yönetir, ama hiçbir enstrümanı çalmaz.
Eğer mücbir bir nedenle ihale ertelenecek veya iptal edilecekse, bunun altyapı çalışmasını ilgili kurum yapar (OİB), o da ilgili bakanlığa (Enerji Bakanlığı) bildirir, bakan konuyu Başbakan’a açar, o da konuyu olumlu görüşü var ise Bakanlar Kurulu’na taşır.
Başbakan tam tersini yapıyor. Kişisel hedefine halel getireceğini düşündüğü her konuda tek başına karar alıyor.
Bakanlar Kurulu konuyu göstermelik görüşüyor. İlgili kurumlar ve bakan karar alındıktan sonra kendi akıllarına bile yatmasa bir münasip "kulp" hazırlıyorlar, daha doğrusu hazırlamak zorunda kalıyorlar.
İnsanlar bu arada kişiliklerinden çok şey yitiriyorlar, ama ne gam.