BAŞBAKAN öfke içinde, "AKP’yi sadece başörtüsü meselesine kilitleyenler oluyor, ayıptır, ayıp!" diyor.
Türban konusunu 5 yıldır açmadığını da vurgulayan Başbakan’a göre konuyu şimdi gündeme getirmesini medya ve CHP alabildiğine abartıyor.
Başbakan özgürlükler meselesinde geçtiğimiz son 3 yıldır anlamlı adımlar atmış olsaydı, haklı olabilirdi. Ama olmadı, 2005 yılının başından beri AKP Hükümeti ne AB’ye uyum konularında adımlar attı, ne de genel olarak özgürlüklerin artırılması için gayret gösterdi.
Başbakan 2005 yılından beri sadece ve sadece Milli Görüş’ün "özgürlükler" ile ilgili taleplerine kulak veriyor, Milli Görüş’ün muhafazakárlaştırma projesi çerçevesinde önünü açmaya çalışıyor.
* * *
Bir örnek ele alalım: TCK 301. Madde!
Radikal Gazetesi’nin verdiği bilgiye göre (31.03.08):
"Başbakan ve bakanların üç yıldır değişmesi gerektiğini söylediği TCK’nın 301. maddesinde dava sayısı hızla artıyor ama Meclis’te bir adım bile atılmış değil.Aydınların hedef haline geldiği yargılamalara yol açan Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde bilanço gittikçe büyüyor. Adalet Bakanı Şahin, ’Türklüğe hakareti suç sayan’ maddeyle ilgili önergeyi yanıtladı:
2007’nin ilk üç ayında 744 davada 1189 kişi yargılandı. Davaların 536’sı bir önceki yıldan devretti, 185’i yeni açıldı, 23’ü ise bozularak geldi.
2006 yılında ise, 469’u bir önceki yıldan kalan, 328’i yeni açılan ve 38’i bozularak gelen olmak üzere 835 dava görüldü. Önceki Adalet Bakanı Çiçek, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Babacan, son üç yıl içinde defalarca ’301. madde bir iki hafta içinde değişir’ dedi. Hálá Meclis’e bir teklif gelmedi."
Ben bir adım daha ileri gideyim ve bir iddiada bulunayım:
Mart 2009’da yapılacak yerel seçimlerden önce hükümet, 301. maddeye dokunmayacak!
Neden?
Milli Görüş’ün talepleri arasında 301. madde yok da ondan! Hatta, Milli Görüş, adı üzerinde, bazı milli konularda oldukça hassas; ola ki 301. maddenin bu haline sıcak dahi bakıyor olabilir.
Zaten bazı bakanlar, "Bize 301. maddenin değişmesi için tabandan bir talep gelmedi" mealli sözlerle durumu açıklamışlardı!
Aynı şekilde Başbakan, "Aleviler ile ilgili bize bir talep gelmedi" derken, Alevilere gıcık olan Milli Görüşçülerin sırtını sıvazlıyordu.
Şimdi de, Başbakan parti kapatmayla ilgili yeni Anayasal ve yasal düzenlemeleri gündeme getirirken partisini, belki ama esasında kendisini düşünüyor.
* * *
Başbakan’ın derdi, ülkeye şeriat getirmek değil.
O sadece ve sadece kendisine demokrat bir kişi!
Özgürlüklerden anladığı da sadece kendisinin ve kendisine hayatiyet verenlerin özgürlüğü!
Başbakan öfkeyi bir hitabet sanatı olarak kullanmıyor, basbayağı içindeki muazzam öfkeyi dışa vuruyor.
* * *
"Bana ’onlar’ empati göstermedi, benim de ’onlara’ empati gösterme mecburiyetim yok!" duygusuyla hareket eden Başbakan’ın ayrımcılık yapmamak elinde değil!