SANIRIM hemen herkes, ABD’nin Kuzey Irak’ta somut bir politikası olduğunu, ipleri kontrol ettiğini, buna dayanarak da ABD’nin isterse PKK’yı durdurabileceğini zannediyor.
Zannediliyor ki, cuma günü Ankara’ya gelecek ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, somut öneriler getirecek.
Türkiye’de insanlar, psikolojik olarak, dünya devinin hemen her konuya hákim olduğunu, arzu ederse her türlü derde deva olacağını düşünüyorlar. Zira, son 50 yılın dünya tarihi, "ABD’nin sınırsız gücü ve aklı var" ön kabulü üzerine inşa edildi.
Halbuki, çok büyük bir ihtimalle bu dönem bitti!
* * *
1 Mart tezkeresini zamanında savunmuş ve hálá savunan bir insan olmama rağmen, "Irak Savaşı"nın "3. Dünya Savaşı" olduğunu, demokrasi ile bir alakası olmadığını, Batı eksenli dünyanın (ABD, AB) 20-25 yıl içinde Doğu eksenli dünyaya (Çin, Rusya, Hindistan) dönüşebileceğini, üretim enerji merkezli olduğu için ABD’nin dünya petrolünün yüzde 64’ünü barındıran Ortadoğu’ya enerji kaynaklarını kontrol edebilmek ve tarihi durdurabilmek için girdiğini baştan beri söylüyorum.
Ben 1 Mart’ı savundum ve hálá savunuyorum; zira ülkemin bu savaşta taraf olma dışında bir şansı olmadığını, kenarda durmaya kalkarsa aynen bugün olduğu gibi edilgen ve şaşkın hale düşeceğini ilk günden beri söylüyorum.
Türkiye’de gerek siyasette, gerek bürokraside etkin olan insanların dünyayı okuma yarışında birbirlerinden çapsız çıktığı bu dönemde ABD de, Irak’ın sevk ve idaresinde akıl almaz bir çapsızlık örneği gösterdi ve denetimin önemli bölümünü rakiplerine kaptırdı.
Bugünlerde Ortadoğu üzerine ahkám kesen askeri-sivil zevatın analizlerinde hemen hiç Rusya,Çin ve İran’dan bahsetmemeleri beni neredeyse zıvanadan çıkarıyor. ABD’nin Kuzey Irak’a ve PKK’ya tamamen hákim olduğu varsayımıyla yapılan analizlerin, dünyanın sadece yarısına bakmak olduğunu konuyla ilgili analiz yapanların çoğunluğu göremiyor.
Başbakan, ABD’ye gidince ne olacak?
ABD, PKK içinde kontrol edemediği unsurları bertaraf etmeyi bizden çok istediği halde, çaresiz olduğu için, bizi bilmem kaçıncı kez oyalamaya çalışacak ve ABD’li analist Henry Barkey’in çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi bölgede "kar yağmasını" bekleyecek.
Kış başlayınca 6 ay daha kurtaracağını düşünen ABD, bir kez daha kış uykusuna yatmaya çalışacak. Zaten, PKK da şu anda sadece zaman kazanmak istiyor, hatta göstermelik bir "ateşkes" bile ilan edebilir. Ayrıca, ABD Türk tarafını hepten edilgen görürse "en iyi müdafaa saldırıdır" diye düşünecek ve sanki karı kendi yağdıracakmış gibi karşılığında Başbakan’ın önüne "İran kartı"nı koyacak!
* * *
Kişisel kanıma göre; Türkiye 21 Ekim’den beri anlamlı hiçbir şey yapamayınca hem Avrupa’ya, hem de ABD’ye ne "A Planı", ne de "B Planı" olmadığını gösterdi.
Batı’da ve ABD’de ilk günkü tedirginlik büyük çapta aşıldı.
"Gereğini yaparız!" lafının içi boş bir hamaset gayreti olduğu ön kabulü yerleşti.
İlk önce içi boşaltılmış bir "Irak’a Komşu Ülkeler Konferansı" dostlar alışverişte görsünler kabilinden İstanbul’da yapılacak, ardından dostlar Başbakanımızı ABD’de ağırlayacaklar!
* * *
Araba kullanırken bile aklıma bir şey geldiğinde ABD’deki oğluma anında telefon ettiğim, iyice özlediğimde webcam teknolojisiyle yüz yüze dakikalarca görüşebildiğim bir dünyada; Allah aşkına Başbakan, Bush’a "taviz tanımaz mesajını" verebilmek için 21 Ekim’den 5 Kasım’a dek 16 gün neden bekler ki?