PARLAMENTER demokrasilerde ülke başbakan tarafından yönetilir. Bizde ise galiba tersi oluyor. Hükümet giderek ülkeyi Başbakan’a rağmen yönetiyor.
Recep Tayyip Erdoğan olağanüstü meziyetlere sahip bir insan. Zaten, bazıları için onun nadir bulunan nitelikleri, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen onu başbakan yaptı.
Her hükümet bir süre sonra yıpranmaya başlar. Ama o, 5 yıllık iktidarın ardından AKP’yi 22 Temmuz’da %47’ye taşımayı becerdi.
Ancak 22 Temmuz’dan sonra hırçınlığı beter artan bir görüntü vermeye başladı. Bu durumu giderek yalnızlaşmasına, yorulmasına ve otokrat bir tavır benimsemesine bağlayanlar var. Büyük çapta da haklılar. Ancak ben önemle son birkaç aydır Başbakan’ı başka bir duygunun da esir almaya başladığını düşünüyorum.
* * *
Yerel seçimler yaklaştıkça Başbakan’ı "%47 sendromu" sarmaya başladı. Başbakan 29 Mart’ta %47 oy alamazsa "tepe noktasından düşmeye başlamakla" suçlanacak!
Büyük zaferler, büyük beklentiler yaratır. 22 Temmuz’da Başbakan çıtayı %47 gibi çok yüksek bir rakama taşıdı. Şimdi 29 Mart’ta %47’yi aşmaktan bahsetmek zorunda.
Farkında ki; %47’den aşağı alacağı her oran onun artık miadını doldurduğuna dair yargılara dönüşecek.
Büyük başarılar kalleştir!
Eğer AKP 29 Mart’ta %37-42 bandına inerse, yine 1. parti olduğu, yine ilk katıldığı (3 Kasım 2002) seçimde aldığı %35’in üzerine çıktığı halde "yıpranmış" addedilecek. Öte yanda; örneğin oyunu %2’den %5’e çıkaran bir parti/yeni lider ise gelecek vaat eden, zafer kazanmış bir parti ve lider edasını takınacak.
* * *
Başbakan’ın korkusu sadece CHP’nin veya MHP’nin alacağı oylar değil. Bu kez karşısında yeni bir DP (merkez sağ) ve Milli Görüşçü oyları paylaşacak SP var.
Medya şimdilik fazla yer vermiyor ama bu iki parti yeni başkanları ve yeni solukları ile 29 Mart’a harıl harıl hazırlanıyorlar.
Süleyman Soylu, DP’nin oylarını çok değil 1-2 puan artırırsa dikkati çeken genç lider haline gelecek. Karış karış Anadolu’yu geziyor, merkez sağda yeni bir heyecan oluşturuyor.
Alacağı her ilave oy AKP’den gelecek!
* * *
Numan Kurtulmuş da Saadet için yeni bir nefes. O da sessiz ve derinden gidiyor. İl Genel Meclisi’nde %10’u aşarlarsa AKP’nin ciddi rakibi olacaklar.
Onlar da artıracakları her oyu AKP’den koparacaklar.
Ankara ve İstanbul’da Saadet’in çıkaracağı adaylar bu 2 kilit şehirde neticeleri altüst edebilir. Kılıçdaroğlu makam odasına "Zaferimi ona borçluyum" diyerek Numan Kurtulmuş’un resmini asabilir!
AKP, daha önemlisi Erdoğan bu seçimde SP, DSP ve DP’ye oy kaptırma telaşı içinde!
* * *
Bu telaşla Başbakan IMF’yi oyalıyor, Hamas’ı kucaklıyor, Ergenekon Davası’nda "Biz kovana çomak soktukça, birileri çok rahatsız oluyor", diyerek yargı erkine hükmediyor. Emniyet’i ve Adalet’i kendisinin emir erleri gibi göstererek bu iki kurumu alabildiğine töhmet altında bırakıyor.
Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı Ortadoğu’da dengeleri yeniden tesis etmek için istedikleri kadar uğraşsınlar, Cemil Çiçek istediği kadar "Yargı bağımsızdır" desin, Mehmet Şimşek istediği kadar IMF ile pazarlık yapsın; Başbakan, Milli Görüş tabanına "Hamas’ı kaptırmam!", "kendime IMF’nin uşağı dedirtmem", "Askeri/ulusalcıları Ergenekon’da pişti yapıyorum" mesajları verme sevdasından vazgeçecek gibi değil!