Atilla Yayla’ya haksızlık yapanlar ona özür borçlu
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BİLİYORSUNUZ; liberal eğilimleriyle dikkati çeken ve çok kıymetli bir bilim adamı olduğuna inandığım Prof. Dr. Atilla Yayla, kasım ayında İzmir’de, sonradan kendisini satan AKP’lilerin bir toplantısında Atatürk ile ilgili sarf ettiği radikal sözler nedeniyle oldukça ağır ithamlara maruz kalmıştı.
Sonunda da bağlı olduğu Gazi Üniversitesi Rektörü, kendisini ders vermekten uzaklaştırdı.
Ben ilk önce basında çıkan tartışmalara katılmak istememiş, ancak rektörün kararını okuyunca bir yazı yazarak kendisini şu sözlerle eleştirmiştim:
"...Ancak, ne zaman ki Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç ’Anayasa’nın Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesi ilkesi uyarınca Yayla’nın ders vermekten uzaklaştırıldığını’ söyledi, çok güçlü bir infial duygusuna kapıldım.
Özgür düşüncenin kalesi olması gereken bir kurum, bizzat Atatürk’ün ’Benim görüşlerimle bilimin söyledikleri arasında fark doğarsa, bilimin söylediklerini takip ediniz’ mealli sözlerini (Bkz. Genelkurmay kaynakları) ona sahip çıkmak adına unutursa ve ifade özgürlüğünü bizzat bir bilim kurumu iğfal ederse tepki vermemek mümkün değil..." (23.11.2006)
* * *
Yazımda Atilla Yayla’nın Atatürk ile ilgili eleştirilerine katılmadığımı da açıkça belirtmiştim. Hatta Atatürk’ten "bu adam" diye bahsetmesini açıkça kınamış, kendisini özür dilemeye davet etmiştim.
Atatürk’ü Atatürk’ten daha fazla bilen birçok köşe yazarı da "bu adam" sözünü dillerine dolamışlar, Atilla Yayla’yı yerden yere vurmuşlardı.
O sıralar Atilla Yayla dilinin döndüğü kadarıyla Atatürk’ten "bu adam" diye bahsettiğini hatırlamadığını söylüyordu.
Sonunda konuşmanın ses kayıtları çözüldü ve Atilla Yayla haklı çıktı!
Lafı, haberi dikkat çeksin diye, bir yerel gazetenin muhabirinin uydurduğu anlaşıldı.
Atilla Yayla, Atatürk için "bu adam" tabirini kullanmamıştı!
* * *
Bu yeni durumun haberi birkaç gazetede yayınlandı ama ben dahil, ona bu sözleri nedeniyle sitem eden hiçbir köşe yazarı, ne durumu düzelten bir yazı yazdık, ne de özür diledik.
Atatürk’ü Atatürk’ten çok seven, anlayan ve koruyan köşe yazarları ise hiç oralı olmadılar. Zira, onlar bir "Atatürk düşmanı" olarak Atilla Yayla’yı infaz etmişler, fikirleri kendi fikirlerine benzeyen okurlarından birer "yıldızlı pekiyi" almışlardı. Varsın olsun, haber yalan çıksın, ne yazardı. Her şey Atatürk uğruna yapılmamış mıydı?
* * *
Atilla Yayla’dan geçenlerde bir mektup aldım. Mektup çok sert bir dille yazılmıştı. Beni ona haksızlık ettiğim iddiasıyla kınıyordu. Ben de mektuba çok kızdım ve aynı sertlikte kendisine bir cevap yazdım. Benim cevabıma gelen ikinci mektubu ise çok daha yumuşak ve kendisini daha özlü ifade eden bir üslupla yazılmıştı.
Atilla Yayla olanlara çok üzülmüştü ve yanlış bilgiye dayanan eleştirimi düzeltmediğim için o da bana sitem ediyordu. Kendisine ağır çatan insanlara ise isyan ediyordu.
Bu mektupla onun ne kadar üzüldüğünü, haksız ithama uğrayan insanların nasıl bir ruh haline girdiklerini anladım. Evet ben, nasıl olsa gazeteler yazdı diye yalan habere hiç değinmemiştim. Ama, ben fark etmemiş olsam da o buna çok kırılmıştı. Kendisinden, okurlarım önünde özür diliyorum.
* * *
Bu yazı ile 2006 yılında yaptığım bir haksızlığı 2006 yılı çıkmadan düzeltmek istedim.
Herkese hayırlı yıllar, Müslümanlara mutlu bayramlar dilerim.