POLEMİKLERE girmeyi hiç sevmiyorum. Zira, Türkiye’de "fikir tartışması" çerçevesinde polemik hemen hiç yapılmıyor, sadece belden aşağı vurarak puan toplanmaya çalışılıyor.
Medyada birbirine hakaret etmeyi fikir tartışması olarak takdim edenler beni çok rahatsız ediyorlar. Bundan dolayı "Atilla Yayla" tartışmalarına da hiç girmek istemedim.
Ancak, ne zaman ki Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç "Anayasa’nın Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesi ilkesi uyarınca Yayla’nın ders vermekten uzaklaştırıldığını" söyledi, çok güçlü bir infial duygusuna kapıldım.
Özgür düşüncenin kalesi olması gereken bir kurum bizzat Atatürk’ün "Benim görüşlerimle bilimin söyledikleri arasında fark doğarsa, bilimin söylediklerini takip ediniz" mealli sözlerini (bkz: Genelkurmay kaynakları) ona sahip çıkmak adına unutursa ve ifade ögürlüğünü bizzat bir bilim kurumu iğfal ederse tepki vermemek mümkün değil.
Yanlış anlaşılmasın; ben rektörün Atilla Yayla ile aynı fikirde olmasını beklemiyorum. Atilla Yayla’ya ait olduğu söylenen kanaat cümlelerinin de herhangi bir bilimsel araştırmaya, hatta bilimsel üsluba dayandığı görüşünde ise hiç değilim.
Ancak, Atatürk yanılabileceğini bizzat kendisi söylerken, rektörün Atatürk’ten çok Atatürkçü kesilmesi ve "Bakın ben adamı nasıl oyarım!" edası içine girmesini hazmetmem mümkün değildir.
* * *
Ayrıca ben; konuşma için kendisini bizzat davet eden AKP’lilerin sıkıyı görünce Atilla Yayla’yı satmalarını "Demek değişen bir şey yok" diyerek algıladım.
Zamanında Recai Kutan da önce bir yazımı kendi yazısı gibi okuyarak kullanmış, askerden sopayı yiyince de beni anında satmıştı. Demek ki, şimdiki yöneticiler de Recai Abi’nin yolunda yürüyorlar!
Hele hele, Atilla Yayla’nın görüşlerini daha evvel bilmediğini söyleyen AKP yöneticileri resmen yalan söylüyorlar.
Atilla Yayla’nın AKP’yi liberal bir çizgiye çekmek için beyhude gayret verdiğini konu ile ilgili olan hemen herkes bilir.
En azından AKP’nin "muhafazakár demokrat" olduğunu ilan ettiği toplantıyı Atilla Yayla’nın tertip ettiğini ve görüşleriyle katkıda bulunduğunu toplantıya katılan bini aşkın izleyici bilir! Zoru görünce adam satmak bu kesimde vazgeçilemez bir gelenek midir?
* * *
Şahsi görüşüme göre Atilla Yayla da konuşmasında bazı vahim hatalar yapmış.
Atatürk’e başkalarının ağzından nakil yaparak da olsa "Bu adam" diyerek hitap etmesi ben dahil Atatürk’ü seven herkesi üzmüştür. Bizim kültürümüzde büyüklerimizden "Bu adam" sözleriyle bahsetmek terbiye ve adap kurallarını aşar. Bireye bu kadar önem veren Yayla’nın Atatürk’e sevgi ve saygı duyan milyonlarca insanı rencide etmek istemediğini açıklamasını birkaç gün boşuna bekledim. Yanlış anlaşıldı veya sözleri yanlış nakledildiyse bunu düzeltmek ona düşerdi. Kimsenin kimseyi rencide etme hakkı yoktur.
* * *
Kendimi liberal-demokrat olarak görmeme ve Atatürk’ü putlaştırmak için büyük gayret gösteren bağnaz Kemalistlere en az Yayla kadar kızmama rağmen "1925-1945 ile 1950 sonrasını aynı değerlendiremezsiniz. Bu dönemler birbirinin panzehiridir. Kemalizm medeniyeti çözücü bir süreçtir" (Milliyet-22.11.2006) sözlerine katılmam ise benim tarih okuyuşuma ters düşüyor.
Keşke, Atilla Yayla Atatürk’ün Atatürkçü veya Kemalist olmadığını, buna hiç ihtiyaç duymadığını, ondan sonra gelenlerin "millete neyin doğru olduğunu öğretmek" için girdikleri elitçi mücadelede rahmetlinin kültü arkasına sığındıklarını söyleseydi.
Zira, ben Yayla’nın da böyle düşündüğünü zannediyorum!