Paylaş
O gün Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya, 9 Kasım 2009 tarihinden bu yana, ilk kez 8 ay sonra hâkim karşısına çıkacaktı.
Amacım, bunca zamandır tutuklu kalmalarının nedenini ne basın özgürlüğü, ne hukukun üstünlüğü ne de insanlık haysiyeti açısından tam olarak anlayamadığım iki insanı izlemek ve belki de okyanusta damla misali onlara moral vermekti.
* * *
Silivri’deki sohbet sırasında davayı izlemeye gelenlerden, İP’li olduğunu zannettiğim bir hanımefendi içten ve sevgi dolu bir tavırla son bir yıldır beni beğenerek okuduğunu söyledi.
O söylemedi ama yıllardır yazan bir gazeteci için bu cümle “Eskiden seni beğenmiyordum!” anlamını da taşıyordu.
Düşündüm; acaba ben herkes için “hukukun üstünlüğü”nü savunduğumu anlatmakta çok mu zorlanıyordum?
Acaba, örneğin mağdurken Recep Tayyip Erdoğan’ın haklarına sahip çıkan, o dönemde Doğu Perinçek ile kıyasıya fikir tartışmaları yaşayan benim, mağdur olduğunda Doğu Perinçek’in haklarına sahip çıkmam, artık mağrur hale gelen Recep Tayyip Erdoğan’ı da eleştirmem yanlış mıydı?
Benim de taraf olup Araf’tan sıyrılarak, “Şimdi sıra bizde, kana kan!” diye bağırmam mı lazımdı?
Paftalamayı en çok aydınların sevdiği bu ülkede zamanında bazılarınca “şeriatçı”, “gerici”, “Karen Fogg çocuğu” olarak sıfatlandıktan sonra şimdi de bazılarınca “çakma liberal”, “Ergenekoncu”, “askerci” olarak sıfatlanmaya karşı tepkim ne olmalıydı?
“Millet taraf olanları seviyor, Araf’takiler onu fazla ilgilendirmiyor, o halde ben de bir taraf seçeyim!” mi demeliydim?
* * *
Eğer taraf olmak karşı taraftan intikam almak ise ben taraf değilim.
Paftalama tek üretim faaliyeti olanları ise zaten eskiden beri önemsemiyorum.
Ancak, vurgulamak isterim, ironik bir şekilde, esasında ben tarafım!
Hem de çizgisi hep aynı bir taraftar!
Liberal demokratım ve o öğretinin temel ilkesi olan hukukun üstünlüğünü savunma konusunda sonuna dek tarafım. Bunun için şu dönemde Araf’tayım.
Beni hayâsızca dinleyen, sıkışınca da apar topar Rusya’ya kaçan şahsiyetsiz general, hakkımda dava açtırmak amacıyla sözüm ona yüzlerce farklı Jandarma’ya, Batı’dan Doğu’ya, aynı dava dilekçesini yazdıran geri zekâlı komutan, apoletinin gölgesinde zart zurt öten darbe(l)i paşa, çocuklarım üzerinden beni tehdit edenler, faili meçhullerin katil sanıkları ve nihayet kendileri ile kıyasıya fikri tartışmaları yaptığım insanlar Ergenekon’da hep birlikte yargılanıyorlar.
Ben yine de ve haykıra haykıra hepsi için “hukukun üstünlüğü” ilkesinin uygulanmasını istiyorum.
Bu ilke açısından da Dava’da büyük açıklar görüyorum.
Bazıları için tutukluluğun bizzat cezaya dönüştüğünü görüyorum.
* * *
Elimde değil, hiç mağrurun yanında olamıyor, hep mağdurun safında yer alıyorum!
Ama olsun varsın; ister kalpten, ister cepten; etrafta mağruru savunan bir sürü “liberal” var!
Paylaş