KIBRIS meselesi öyle kolay bitmeyecek. Sığındığı devletin gölgesini kendi gölgesi sanan statüko pekálá biliyor ki savunacağı son kale Kıbrıs'tır. Orayı da kaybederse tutunacağı başka bir dal kalmayacak.
Ancak cumartesi günü belirttiğim gibi; önceki perşembe ATO'da ortaya çıkan ve içine Rauf Denktaş, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'ın taşeronu Reaci Kutan'ın aynı anda sığdığı resim, statükonun artık ne kadar dinozorlaştığına dair bir belgedir.
* * *
Galiba statüko, dinozorlar dışında bir de sonradan devşirdiği yazarlardan beyhude medet umuyor.
Akşam'da Serdar Turgut; gazetesini New York'ta temsil etmekten vazgeçip Ankara'da temsil etmeye soyununca koskoca payitaht onu da bozdu.
Serdar Turgut önce KKTC'de ev sahibi olan gazetecileri sorguladı. İyi de yaptı. Ancak meseleye ters yaklaştı. Zannettiği gibi KKTC'de mülk sahibi ve pasaport sahibi olan gazeteci, emekli elçi ve komutanlar vb. Annan Planı yandaşı değil, düşmanı idiler.
Birileri onu işletmişti.
* * *
Ancak bir yazısı var ki, yanılma kelimesi az kalıyor. Bu yazı ile Serdar Turgut yeni kazanmaya çalıştığı kimliği uğruna haddini aşıyor.
04.03.2004 tarihinde Akşam'da yayınladığı ‘‘Aydınların boş zaman hobileri nedir?’’ başlıklı yazıda bir yerlere yaranmak uğruna donanımına hiç yakışmayan ‘‘vatan hainliği’’ küfrüyatına başvuruyor.
Özetle diyor ki:
‘‘... Türk aydınının boş zaman hobisi Türkiye düşmanlığıdır. Bu son derece çarpıcı, tuhaf ve temelde tiksindirici durumun nasıl olabildiği, bu hastalıklı tavrın nasıl ortaya çıktığı ciddi bir şekilde araştırılmalıdır...
Çünkü görünen o ki, bu yüzyıla damgasını vuracak önemli projelerin başında Türkiye üzerinde oynanması planlanan oyun gelmektedir. Oyun yok mu diyorsunuz? Herhalde o zaman siz Kıbrıs görüşmelerinde neler olduğunun farkında değilsiniz. Dünya tarihinde ilk kez böylesine tiksindirici bir müzakere oluyor.’’
* * *
İyi de aynı Serdar Turgut; çok değil 15 ay önce, 31.12.2002
tarihli ‘‘Serdaramus-7’’ başlıklı yazısında da Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a hakaret ediyor:
‘‘Kuzey Kıbrıs nüfusunun yüzde 80'i güneye, geri kalan yüzde 20'si de maalesef Türkiye'ye geri dönecek. Koruyacak insan kalmayınca, ordu da askerlerini geri çekecek. Sonunda adanın kuzey tarafında canlı olarak sadece Rauf Denktaş ve Kıbrıs eşekleri kalacak. Denktaş bu kez de eşekler konusunda uluslararası kriz çıkaracak ve oradaki eşeklerin bu kadar cılız olmalarının Rum acımasızlığından kaynaklandığını öne sürerek uluslararası hayvan hakları savunucularını mobilize edecek. Her gittikleri yerde mesele çıkaran ve gerektiğinde isteri krizi de geçirebilen hayvan hakları savunucularının da işe karışmasıyla Kıbrıs meselesi tamamen işin içinden çıkılmaz hale gelecek.
Böylece Kıbrıs eşekleri hayatlarında ilk kez olumlu bir işe yaramış olacaklar.’’
* * *
Her iki yazının tek ortak paydası, fikir üretmek yerine küfür üretmeyi tercih etmesi.
Ancak, hangisi gerçek Serdar Turgut; ben çözemedim!