ANAP'ın Avrasya vizyonu

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

ANAP'ın Seçim Kampanyası 11 Şubat 1999 günü basın mensuplarına sunuldu. Kampanya ile ilgili çeşitli görüşler de dün gazete ve TV'lerde kamuoyuna takdim edildi.

ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın çok güzel bir Türkçe ile (Güzel Türkçe artık o kadar az duyulur oldu ki, vurgulamak ihtiyacı duydum.) yaptığı takdim konuşmasında benim en çok dikkatimi çeken nokta, ANAP'ın 21. yüzyıl için Türkiye'ye global ekonomide aradığı rol oldu. Salonda bir resmi bile bulunmamasına ve konuşmada hiç adı geçmemesine rağmen bu arayış bana rahmetli Özal'ı hatırlattı. Özal da haliyle vizyon sözcüğünü çağrıştırdı.

Kavramları, içeriğini hiç araştırmadan moda haline getirerek iğfal eden ülkemizde, vizyon sözcüğü de bir ara modadan nasibini almış, içerdiği muhteva hiç göz önüne alınmadığı için de bir süre sonra çöpe atılmıştı.

Halbuki vizyon sözcüğü ulaşılabilir hedefler, hatta hayaller olarak, global ekonomide neredeyse sihirli bir kelime haline gelen beklentileri yönlendiriyor ve gerek bireylerin gerek ise toplumların ‘‘gelecek‘‘ için bugünden kendilerini şekillendirmelerini sağlıyor. Vizyonun stratejik önemi adeta sınıf geçme telaşına düşen öğrenciler gibi ev ödevi yapmamızı, sınava hazırlanmamızı sağlaması. Bu bağlamda vizyon sözcüğü toplumların motivasyonunu artıran, disiplinini pekiştiren, hatta bugün yaşanılan zorlukları katlanılabilir hale getiren moral yüklü bir muhteva taşıyor.

Toplumlara da gerçekçi vizyonları siyasal liderler aşılıyor ve ancak onlar vizyonları inanılır hale getiriyorlar.

* * *

Yıllar sonra bir liderden Türkiye'nin 21. yüzyılda dünyanın en büyük 10 devleti arasına girebilme ihtimalini duymak yüreğime serin sular serpti. Bu ihtimalin gerçekçi bir analize dayanması da benim inancımı pekiştirdi.

Mesut Yılmaz dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan araştırmalara paralel olarak (örneğin Brezinski) bir ucu İspanya'dan öbür ucu Çin'e uzanan ve adına Avrasya dediğimiz heyhüla kara parçasının 21. yüzyılın merkezi olacağını vurguluyor. Batı sanayi ve teknolojinin önderliğini yapmaya devam ederken dünyanın en büyük nüfuslu ülkesi Çin de tüketim şampiyonluğuna soyunacak. Avrasya'nın bu iki ucunda ihtiyaçları birbirini tamamlayan iki toplum ekonominin motoru enerjiyi ise bu yeni (!) kıtanın ortasında yer alan Türk Cumhuriyetleri'nden temin etmek zorunda.

İşte bu üçleme Türkiye'ye tarihi bir şans kazandırıyor. Adı geçen üçgenin ortasında yerleşik Türkiye, 21. yüzyılın ticaret yoğunluğunun tam merkezinde yer alıyor!

Türkiye'nin bu tarihsel mukayeseli avantajı doğru değerlendirebilmek için de ev ödevlerini şimdiden yapmaya başlaması lazım.

Mesut Yılmaz ev ödevi olarak da benim bu ülkenin makus talihini aşmak için tek yol olarak gördüğüm ve yıllardır gönül verdiğim eğitimi hedef gösteriyor.

* * *

Evet, Türkiye'nin 21. yüzyılın ticaret yoğunluğunun göbeğine oturabilmek için tek çaresi şu paspal eğitim düzenini başından savup, insan kaynağını kalite ve kantite olarak yüceltmek için behemehal bir seferberliğe soyunması lazım.

ANAP, toplumla ilişkisini de, 19. yüzyılda Anglosakson siyaset geleneği ile gelişen sosyal kontrat (Türkiye sözleşmesi) ile oluşturmak istiyor. Sözleşmenin içeriği de mart ayında açıklanacak. Ben şimdiden kendilerine, bu sözleşmenin Avrasya vizyonu ile uyumlu olması için, bazı öneriler sunmak istiyorum.

Siyasal ve sosyal özgürlükleri de bütünüyle hazmetmeyen, çok renkliliği benimsemeyen, muhafazakâr değerlerini korumayan, geçmişine sahip çıkmayan, hatta geleceğini geçmişin sağlam temelleri üzerine inşa etmeyen birey ve toplumların şahsen 21. yüzyılın kişilik ve kimlik sahibi ‘‘güçlü ülkesini’’ oluşturabileceğine inanmıyorum.

Dilerim bu parametreler Türkiye Sözleşmesi'nde hak ettikleri yeri alırlar.



Yazarın Tüm Yazıları