Anamı özlüyorum

ANAMI kendi ellerimle toprağa vermemin üstünden tam 20 yıl geçti. Şimdi 55 yaşındayım. O öldüğünde 60 yaşında idi. Demek ki, onunla vedalaşırken ben 35 yaşında imişim.

Arada ne sular aktı, ne fırtınalar koptu, ne sevgiler yaşadım, ne sevgiler yok oldu, ne vuslatlar gördüm, ne ayrılıklara razı oldum; kimleri unuttum, kimler beni unuttular ama onu hálá özlüyorum!

Hem de hep burnum sızlayarak, gözlerim dolarak, ellerim tir tir titreyerek özlüyorum.

Duygum ve tepkilerim hiç geçmiyor, hiç değişmiyor.

Özlemimi Anneler Günü’nde yazıyorum; ama onu hep yád ediyorum.

Anasını yitirenler ne demek istediğimi anlarlar.

* * *

Kendimi kötü hissettiğimde hemen bir hayal álemi kurarım. O álemde her şey istediğim gibidir, her şey benim denetimim altındadır; o anlarda zaten gerçek hayatta yaşadıklarım geçici, zihnimdeki dünya kalıcıdır!

Psikolojide adı ne olursa olsun, kendimi yalnız hissettiğimde aklıma hemen anam gelir.

Yalnızlık böğrüme çöktüğünde ona sığınırım. Onunla konuşurum. Sanki onun varlığını hissederim. Aynı odada birlikte soluk alırız, aynı havayı paylaşırız.

* * *

O, anayurdu ile atayurdu farklı olanların yaşadıkları ruh haliyle bir ömür boyu baş etmek zorunda olanların, Rumeli’den Anaeli’ne göçenlerin yavrusu idi. Ne oraya, ne buraya ait olamayanların çocuğu idi.

Teneke evin evladı idi!

İlkokul mezunu bir Tekel işçisi olduğu için kendini başka bir çulsuzla, yine bir Rumeli kızanı olan babamla evlenerek "kurtarmaya" yeltenmişti.

Ne de olsa babam lise mezunu idi ve Ankara’da devletin bankasında memur idi.

Arkasında koskoca devlet kapısı vardı!

Anam bunların "kurtulmak" için yeterli olmadığını kısa sürede anladı; ama başka çaresi olmadığını bilecek kadar da zeki idi.

Yapılacak tek bir şey vardı!

Beni "kurtarmak"!

Ben onda olmayan bir şeyi edinerek kurtulabilirdim: Okuyarak!

Benim okuyup adam olmam gerekiyordu.

Bunun için çok ama çok büyük çaba gösterdi, büyük fedakárlıklarda bulundu.

* * *

Ben, hiçbir şey için olmasa dahi, bu çabası için ona borçluyum.

Borçlu öleceğim, üstelik orada da borcumu eda edemeyeceğim. "Paçamı kurtardıktan" sonra onu ağzımın tadıyla evimin köşesinde oturtamadığım için borcumu hiçbir zaman ödeyemeyeceğimi bilmenin sıkıntısını hep sırtımda taşıyacağım.

* * *

Bir erkek olduğum, fıtratıma iktidarın vahşi cazibesi kazındığı, iktidarın korunması için yıkılması gerektiğine iman ettiğim için, var etmenin kutsandığı, var edinilenin sakınıldığı analık duygusunu hiçbir zaman anlayamayacağım.

Ama bir şey biliyorum. Kendi güzelliklerini bizzat kendi gözleriyle görmek için biz kullarını yaratan Cenab-ı Allah, kendisine aracı olarak anaları seçmiş. Yaratma gücünü onlarla paylaşmış. Yaratanın ise yarattığını esirgememesi mümkün değil.

Allah kullarını analara emanet etmiş!

* * *

Anası sağ olanlar! Lütfen onları kırmayın. Ben zamanında çok kırdım!

Ama şimdi biliyorum ki; dönülmez ufkun ardında telafisi yok!
Yazarın Tüm Yazıları