BEN, dış politikaya öncülük edeceğine inandığım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün içeride nasıl bir tutum alacağını izlemek kadar dış politikadaki duruşunu da takip edeceğim.
Bakalım yeni Dışişleri Bakanı Ali Babacan’la, önümüzdeki 6 ayda beter karışacağına inandığım Ortadoğu’da hangi yol ayrımını seçecekler.
* * *
Artık hemen herkes mutabık ki:
1) ABD önümüzdeki 6 ayda Irak’tan asker çekmeye başlayacak.
2) Ayrıca bazı analistler, ABD’nin İran’a havadan saldıracağına da inanıyorlar.
Ben de, ABD ve dünyadaki genel muhalefetin kısa süre içinde Bush’u Irak’tan asker çekmeye zorlayacağına inanıyorum. Bush, bu yıl başında uygulamaya soktuğu "asker sayısını artırarak Irak’a düzen getirme politikası"nı da yüzüne gözüne bulaştırdıktan sonra artık asker çekme konusunda direnemeyecektir.
George W. Bush da hem böyle ağır bir yenilgiyi örtbas etmek, hem de misyonunun son aşamasını uygulamaya sokmak için büyük ihtimalle İran’ı havadan tarumar etmeye yeltenecektir. Bu kez bir işgal yaşanmayacak ama ABD, nükleer merkezleri vurmak bahanesiyle İran’ın stratejik tüm noktalarına havadan saldıracaktır. ABD’nin teknik üstünlüğü, bu saldırıları kolaylıkla başarabilir.
Ben, ABD’nin bu konuda Batı’dan da destek alacağına inanıyorum. Zira, uranyum üretme kapasitesi yakında nükleer silah üretmeye yetecek duruma gelecek İran’ın bir sonraki aşamada Ortadoğu’da açık süper güç olmaya soyunacağı aşikárdır. Sadece ABD değil, Batılı ülkeler de Ortadoğu’da güçlü bir "hasım" istemezler.
* * *
Öte yanda dünyada çok önemli bir tartışma konusu da ABD’nin global hegemonyasının son durağa gelip gelmediğidir.
Kimilerine göre ABD, Irak ile bir sonun başlangıcına ulaşmıştır, artık dünyada yeni dengeler söz konusu olacaktır.
Kimilerine göre de, Bush döneminin 2008 sonunda bitmesiyle ABD’de "global saldırı dönemi" sona erecek, yeni, büyük bir ihtimalle de Demokrat bir başkan ile ABD tekrar "gönül alma dönemi"ne girecektir. Dünya da zaten teknolojik üstünlüğü hálá sorgulanmayan ABD’nin global hegemonyasının devamına rıza gösterecektir.
* * *
ABD’nin hem Irak’tan çekilme, hem de İran’a olası bir saldırı planları içinde Türkiye’ye yer verdiği aşikárdır.
Her iki konuda da ABD, Türkiye’den yardım isteyecektir!
İşte ana ve hayati soru, bu yol ayrımında ortaya çıkmaktadır.
Türkiye, ABD’ye her iki konuda da yardım eli mi uzatmalıdır, yoksa sırtını mı dönmelidir?
Sorunun etik bir cevabı olduğu kadar reel politika açısından değerlendirme ihtiyacı da büyüktür.
Zira Türkiye, ABD ile işbirliği yapar ama ABD global gücünü kaybeder, ortaya yeni güçler çıkarsa ne olur veya tersine Türkiye, ABD’yi yalnız bırakır ama ABD tekrar eski global gücünü kazanırsa bu sefer ne olur, sorularının basit ve kesin cevapları yoktur.
Ayrıca, ABD’nin dünyada ve özellikle Türkiye’de bu kadar prestij kaybettiği ve AKP’nin "ılımlı İslam"ın kalesi haline geldiğine dair yorumların yapıldığı bir ortamda AKP, ABD ile bu kadar hassas bir konuda, ne seviyede işbirliği yapabilir, bu da zorlu bir sorudur.
* * *
ABD, Ortadoğu’da bir yol ayrımında; bu durum ister istemez Türkiye’yi yönetenleri de büyük bir hızla bu yol ayrımında zorlu bir tercih yapma aşamasına doğru götürüyor!