AKP’nin (sözüm ona) türban taktiği!

AKP’nin tabanla-tavan arasında sıkıştığı durumlarda belirli taktikleri var:

- Ateşten kestaneleri kendinden olmayanlara aldırmak.

- Alavere dalavere arasında Kürt Memet’i nöbete yollamak.

Ben AKP’nin kolay mertlikten sapmasından, kolay adam satmasından çok rahatsızım.

Hele hele hálá bazı liberallerin fark etmedikleri bir oyunbazlıkla adam kullanmalarına beter kızıyorum.

* * *

Türbanı da yüzüne gözüne bulaştırdıkça AKP yine adam satar hale geliyor.

En son gözden çıkardıkları adam da YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan oldu!

Herhalde kullanma tarihi bu kadar erken biten başka bir kamu yöneticisi bulmak zordur.

Yılların çözemediği, AKP’nin iyice karıştırdığı "türban meselesi"nde hemen kestanelerin üzerine Özcan’ı sürdüler. "Sıkıysa konuşmasın!" sözünü Hoca yuttuktan sonra en kolay kullanabilecekleri kişi olarak onu çoktan seçmişlerdi.

* * *

Bakın bugünkü "kaos"a nasıl geldik!

Başbakan yerel seçimlere giden yolda "türban meselesi"ni önce genel bir özgürlük arayışı içinde yeni bir anayasa ile çözmeye kalktı.

Baktı, olmuyor; ne tavan, ne taban genel özgürlüklere açık değil; bu sefer genel özgürlük anlayışından vazgeçip, "sadece türbana özgürlük" sloganına sığındı. Ama, zerre kadar hazırlık yapılmış değildi! Bu arada da topa MHP girdi, hem söylemi Erdoğan’ın tekelinden aldı, hem de hasat toplamaya niyetlendi. Ama o da hazırlıksız idi!

İki parti bir araya geldiler ve Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerini ve 1991’de Anayasa Mahkemesi’nin yarattığı içtihat ile boşa düşen YÖK EK-17’yi değiştirmek için anlaştılar. Türkiye’nin iktidar partisi ile muhalefet partisi kendi aralarında bir anlaşma imzaladılar.

Ancak, alelacele yazılan EK-17 türbanı bir kez daha yasakladığı gibi başörtüsünü serbest bırakırken diğerlerinden ayırt ederek sadece bir dine sahip çıkarak laikliğe ters düşüyordu. Bu hali ile madde Anayasa Mahkemesi’nden dönebilirdi.

AKP yaptığı hatayı anladı ve sadece Anayasa değişikliklerini yapıp, ama değişen Anayasa maddelerine hayatiyet verecek EK-17’ye dokunmayarak "Ne şiş yansın, ne kebap!" mantığı ile işin içinden çıkmaya kalktı. Bu arada MHP’yi sattılar ama ne gam, kendilerinden olmayan herkesi gerektiğinde satmak Erbakan Hoca’dan devraldıkları bir gelenektir.

Şehitler verdiğimiz bir dönemde yaptığı nikáhı "Ziynetlerin yarısını şehitlere vereceğim" diyerek savunup, sonradan lafının üzerine nasıl yattı ise, dizinde top sektirir gibi birkaç gün bekleten Cumhurbaşkanı yine şehitler verdiğimiz bir günde Anayasa değişikliğini imzaladı.

Böylece şehitler üzerinden siyaset/manevra yapmayı iki kere denemiş oldu. Cumhurbaşkanı da hepimizi aptal yerine koymuştu ama topu da YÖK’e atmıştı!

* * *

YÖK Başkanı’nın zihni yapısı bir türlü memur olmamayı hazmedemediği için onu "oralara getiren" makama diyetini ödemek üzere hemen görevlendirildi.

- Kestaneleri ateşten çıplak elle almak için seni bugünlere getirdik!

- Başüstüne!

* * *

YÖK Başkanı da bazı bakanları ve AKP üyesi bazı hukukçuları bile şaşırtarak tebellüğ ettiği emri aynen rektörlere tebliğ etti ama rektörler memur değillerdi!

Şimdi paramparça bir YÖK ve paramparça üniversitelerimiz var!

Başbakan, Allah aşkına bu duruma "kaos" denmez de ne denir?

Lütfen, işin içinden çıkın! Bu ülkenin başbakanı sizsiniz! Görev sizin!
Yazarın Tüm Yazıları