DÜN AKP’nin kendisinin de hükümet proje/politika üretemediği için rahatsız olduğunu yazdım.
Hükümet, sadece ülkenin geneli için değil, kendi tabanı için de politika üretemiyor!
* * *
AKP’yi iktidara taşıyan temel faktörlerden birisi eski hükümetlerin "yoksulluk ve yolsuzluk" meselelerinde aciz kalması ve hatta malı götürdüğüne dair yerleşik inanç oldu.
İddiam odur ki, hükümet bu alanda da tabanı için politika/proje üretememektedir!
Tabanın bu durumu dışa vurmaması ("kol kırılır yen içinde kalır") laikçi kesimin zerre kadar sosyoloji bilimi ile ilgilenmediği için muhalefetin muhafazakár tabanda hálá "öteki" kalmasıdır.
* * *
Bugün hükümetin ekonomi politikalarına değineceğim. Ancak amacım katiyen son günlerde dolar ve Euro’daki adeta devalüasyon seviyesinde seyreden yükselişin teknik analizini yapmak değil. Bu analizleri yapan çok kıymetli arkadaşlarımız var.
Benim amacım hükümetin son dönemde ekonomi alanındaki tutarsız politikalarına parmak basmak, siyasetteki yanlışların ekonomiyi de nasıl etkilediğini göstermek.
* * *
İktidarının ilk yılında AKP’den beklenen hem ekonomik, hem de siyasi alanda istikrarlı tavır alması idi. Tek parti iktidarı bu konuda umut veriyordu ama AKP’nin geçmişi hem ulusal, hem de uluslararası arenada rol alan ekonomik aktörlerce sorgulanıyordu.
AKP,iktidarının ilk yılında hem IMF reçetelerini, hem de AB’ye uyum yasalarını çok sıkı takip ederek piyasalara hem ekonomik, hem de siyasi tercihleri konusunda açık ve net mesajlar verdi.
Ekonomik aktörler kısa sürede rahatladı ve Türkiye tekrar yükselen yıldızlar kategorisine girdi. Ülkeye para akmaya başladı.
Ancak, iktidarının ikinci yılından itibaren ve özellikle AB’den müzakere vizesi aldıktan sonra taban ile tavan arasındaki tercihlerini taban lehine kullanmaya, popülist politikalara dönmeye başladı.
IMF reçetelerinin krizi tedavi ederken işsizlik konusunda aciz kalması, refaha katkıda bulunamaması; ekonomi alanında de popülizme dönüşün itici motoru haline gelmeye başladı.
Bugün itibarıyla:
1) IMF’ye kafa tutmanın tabanda puan getireceğine inanan, bundan dolayı IMF’nin vaz ettiği politikaları savsaklayan bir görüntü veriyor.
2) Mali politikalar gevşetildi, bütçede "faiz dışı denge" ile fazla ile ilgilenilmez hale gelindi. Belli ki seçim yılında harcamalar aldı başını gidiyor.
3) Ancak, en önemlisi; AİHM’nin türban kararına verilen tepki, Başbakan’ın abuk demokrasi anlayışını gösteren beyanları, cumhurbaşkanlığı kavgası, içki ve haremlik-selamlık türü tartışmalar, denetlenemeyen yolsuzluklar ve nihayet erken seçim tartışmaları vb. üç yıl önceki soruyu tekrar gündeme getirdi.
- AKP Türkiye’yi nereye götürmek istiyor?
* * *
Taban-tavan ikilemi ile Washington-Tahran-Bağdat hattında devamlı bocalayan hükümet son bir yıldır IMF-AB hattında da bocalamaya başladı.
Başına gelebilecek en büyük belanın uluslararası arenada güven kaybı olduğunu, bunun da en tipik göstergesinin uluslararası piyasalarda oynayan aktörlerin ülkeden kaçışı olacağını herhalde hükümet içinde bilen insanlar vardır!
Şu an itibarıyla hükümet ne tabana (işsizlik-yolsuzluk) ne de tavana (sıkı ekonomi politikaları) yaranabiliyor!