GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün, Türkiye'nin Irak konusunda iyi ile kötü arasında değil, kötü ile daha fazla kötü arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu açıklaması, özellikle beni sevindirdi.
Zira ben de aynen kendisi gibi düşündüğümü, kendisi açıklama yapmadan evvel -tezkerenin oylanmasından önce- 26 ve 27 Şubat 2003 günleri yazmıştım.
26 Şubat'ta aynen;
‘‘Siyaset nerede ise hiçbir zaman ‘iyi' ile ‘kötü' arasında seçim yapma kolaylığı değil, genellikle ‘kötü' ile ‘daha az kötü' arasında tercih yapmak zorluğudur.’’
27 Şubat'ta da;
‘‘AKP milletvekilleri tezkere oylamasında; hem ülkeleri, hem hükümetleri, hem de partileri hakkında aynı anda ve birlikte ‘şer' ile ‘ehven-i şer' arasında tercih yapacaklardır’’ diye yazmıştım.
Ancak ben yine de H.Özkök'e sormadan edemiyorum:
‘‘Daha önceleri nerelerdeydiniz?’’
H.Özkök'e göre, TBMM'nin iradesine karışmamak için daha önce kamuya açıklama yapmamışlar.
Ne güzel!
Ama, ben bizzat Genelkurmay Başkanı'nın yeni yıl resepsiyonunda Annan Planı hakkında görüş beyan ettiğini ve dahi Başbakan'ı YAŞ kararları açıklaması nedeniyle aynı resepsiyonda açıkça kınadığını kendi kulaklarımla duydum.
Yine onun döneminde bir komutanımız Kıbrıs'a gitti ve beni şaşkınlık içinde bırakarak, oradaki insanımızın ne kadar mutlu olduğunu, Türkiye açısından da Annan Planı'nın kabul edilemez olduğunu söyledi.
* * *
28 Şubat günü toplandığı halde Türkiye'nin güvenliği açısından ‘‘Kuzey Irak’’ konusunu hiç konuşmayan MGK'nın görev tarifi ne?
H.Özkök, ‘‘MGK'da konu bize sorulmadı, biz de bir şey söylemedik’’ diyor.
Ben, tezkerenin reddedilmesinin hemen ardından Kuzey Irak'ta başlayan ‘‘Türkiye aleyhtarı’’ gösteriler ve meşhur açıklamadan bir gün evvel gelen ABD'nin ‘‘Türkiye, Kuzey Irak'a tek başına giremez’’ sözü ile Genelkurmay Başkanı'nın açıklaması arasında paralellik görüyorum.
Ayrıca, Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasından hemen sonra, artık bir ikinci tezkere beklemeden ABD tarafından Türkiye'ye asker ve savaş mühimmatı gönderilmesiyle de paralellik kuruyorum.
TV'de gözlerimiz önünde taşınan asker ve araçlar! Diyarbakır'da kurulan harekát merkezi, Mardin'deki lojistik karargáh!
* * *
TBMM, tüm uyarılara rağmen tezkereyi reddetmişti. TBMM'den geçen ilk tezkere ise sadece ‘‘üs ve havalimanlarının tadilatı’’ hakkındaydı.
Genelkurmay Başkanı ‘‘TBMM'nin egemenliğinden’’ bahsediyor.
Nerede bu egemenlik?
Bir başka ülkenin iplemediği egemenlik, egemenlik midir?
Daha önce ‘‘ABD'nin eline tezkeresini vermekten’’ bahseden, tezkerenin reddedilmesine açıkça sevinen TBMM Başkanı Bülent Arınç, neden ABD'nin bu kabadayı tavrına kükremiyor? Neden bu konuda sus pus?
Tezkereye bakan olarak ‘‘evet’’, milletvekili olarak ‘‘hayır’’ diyen ‘‘iki vicdanlı bakanlarımız’’ neden şimdi arazi oldular?
‘‘Savaşa hayır’’ diyen solcu, İslamcı ve dahi Kürtçü enteller, diğerlerine yaptıkları gibi, neden H.Özkök'e hak ettiği (!) cevabı vermezler?
Özkök'ün sözlerini bir hafta önce yazınca bana ‘‘vatan haini’’, ‘‘CIA ajanı’’ diyerek e-posta yollayan vatandaşlar, neden şimdi aynı e-postaları Özkök'e yollama cesaretini bulamazlar?
* * *
En tepedekinden asker-sivil bürokrata, seçilmiş-atanmış hazretlerden entellere, hatta ‘‘normal yurdum insanına’’, herkesin bu kadar dar ufuklu, sopa görmeden aklını başına alamayan, hesap yapamayan, analiz fukarası olduğu bir ülkede yaşamak bazen beni çileden çıkarıyor.