BEN bir liberal-demokratım. Bu açıdan bakıldığında kendimi siyasi yelpazede merkez-sağa oturturum.
Bu bakış açısı, ister istemez, benim hayata bakış açımı şekillendirir ve beni subjektif analizler yapmaya sevk eder.
Ancak, unutulmamalıdır ki, sosyal olgulara objektif yaklaşmak mümkün değildir.
Herkes hayata kendi gözlükleri ile bakar.
* * *
Arada bir kızsam da, bozulsam da Turgut Özal’ın Türk insanının zihin haritasında yaptığı devrimin hep hayranı oldum. Kendimi "Özal çocuğu" olarak görmekten büyük keyif aldım.
Hakları gasp edildiğinde Recep Tayyip Erdoğan’ı da savundum. Meşruiyetini kabul ettirene kadar AKP hükümetinin AB yolunda verdiği Türkiye’yi özgürleştirme mücadelesine alkış tuttum. Ancak, AB’den müzakere tarihi aldıktan sonra tekrar Milli Görüş çizgisine dönerek aslına rücu etmesi ile ben AKP’ye olan desteğimi çektim. İleride ne olur bilemem ama son iki yıldır AKP liberal demokrat politikalar izleyen bir merkez-sağ parti değildir.
Bu köşeyi izleyenler bilirler ki, cumhurbaşkanı seçiminde, yine de çoğunluk partisi olarak AKP’nin demokratik haklarına sahip çıktım. Hatta Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması gerektiğini savundum.
Öte yanda, her kriz döneminde olduğu gibi; Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçimi sürecini de yönetemeyerek, hatta yüzüne gözüne bulaştırarak, liderlik çapını bir kez daha mercek altına yatırdığı da bir gerçektir.
* * *
DYP ile Anavatan’ın birleşme gayreti içine girmesi bana yeni bir heyecan verdi. Hemen yeni oluşumun genel başkanı olarak Mehmet Ağar ile bir röportaj yaptım ve kendi görüşlerimi de iki gün üst üste bu köşede yayımladım.
Öz olarak; birleşik partinin ilan edeceği milletvekilleri adaylarının insan sermayesi olarak kalitesi benim birleşik partiye esas bakışımı tarif edecek.
* * *
Bu yazılar gazetemde yayınlanırken, okuyuculardan büyük miktarda e-mektup geldi. Belli ki, insanlar bu yeni gelişimi merak ediyorlardı.
Görüşler çeşitli ama çok fazla sayıda insan ortak bir noktaya parmak basıyor:
Gerek DYP gerekse Anavatan 27 Nisan günü cumhurbaşkanı seçimine katılmayarak demokrasi sınavında büyük yara almışlar!
Gece gelen anlamsız muhtıra ile birlikte iki partinin de asker sultası altında hareket ettiği zannı çok güçlenmiş!
* * *
27 Nisan öncesi yazdığım yazılarda, katıldığım TV programlarında, "367 tartışmaları" çevresinde her iki partinin oylamalara katılması gerektiğini, aksi halde bu tavrın demokrasi adına intihar olacağını yazmış ve söylemiştim.
Tarafıma gönderilen ve merkez-sağ seçmeni olduğunu söyleyen büyük bir kitle de iki partinin ünlü oylamaya katılmayarak büyük yara aldıklarını söylüyorlar.
* * *
Bu köşeden samimi olarak sesleniyorum. Hem Mehmet Ağar, hem Erkan Mumcu merkez-sağ seçmenin 27 Nisan günü yaşadığı sukut-u hayali düzeltmek için ivedilikle özel gayret sarf etsinler. Aksi halde, bu durum seçimlerde ayaklarına dolanabilir!