DYP ile ANAVATAN’ın birleşmesinin sadece iki-üç saat ardından "sağı birleştiren adam" sıfatını hak eden kişi olarak Mehmet Ağar ile uzun bir sohbet yapma imkánı buldum.
Bu sohbetin odak noktaları, bir röportaj halinde dün Hürriyet’te yayınlandı.
Bugün ve yarın ise izlenimlerimi/önerilerimi yansıtmaya çalışacağım.
* * *
Mehmet Ağar, DYP ile ANAVATAN’ın birleşmesini -bütünleşmesini- siyasette doğan somut bir ihtiyacın karşılanması olarak görüyor.
Ona göre şu anda Türkiye’de en temel ihtiyaç uzlaşma!
Ağar insana; 12 Eylül darbesinden sonra çatışmadan bıkan, usanan, korkan Türk halkına Özal’ın "dört eğilimi birleştirerek" sunduğu uzlaşmacı siyaseti hatırlatıyor.
Turgut Özal muhteşem bir tespitle ülkeye "orta direk" kavramını yerleştirmişti. Başta esnaf olmak üzere işçi, köylü, memurdan oluşan orta direğin huzurun peşinden koştuğunu, hatta alışverişin sağlıklı işlemesi için sokakta şekillenen pazarın barış içinde sağlıklı çalışmasına en fazla ihtiyaç duyan kesimin esnaf olduğu görüşünü başarıyla işlemişti.
"Merkez sağ nedir?" sorusuna, "Milli ve manevi değerleri, gelişen dünya içerisindeki modern değerler ile örtüştüren, rejimin gerçekleriyle milletin talepleri arasında uyum sağlayan görüştür" şeklinde cevap veren Ağar bu iki tarifin AKP’ye uymadığını, bunun için AKP’nin merkez sağ gömleğini giyemediğini iddia ediyor.
Rejimin gerçekleriyle bir türlü barışamayan milli görüş geleneğinin AKP’nin omurgasını oluşturduğunun yaşanan tüm kriz dönemlerinde ortaya çıktığını söylüyor. Milli görüşün, çatışma kültüründen başka bir gelenek tanımadığının bizzat Başbakan’ın haşin ve "ben merkezli" tutumuyla son dönemde bir kez daha yaşandığı bir ortamda Ağar ısrarla, "Bana oy vermeyenlerin de güvenini kazanmak için mücadele vereceğim" diye vurguluyor.
* * *
Cumhurbaşkanı seçimi mücadelesinin, CHP’nin de AKP’nin ikiz kardeşi olduğunu gösterdiğini söyleyen Mehmet Ağar, "AKP ve CHP ülkeyi zıt kamplara götürüyorlar. Türkiye bir arayış içinde" tespitinde bulunuyor.
Ben Çağlayan Mitingi’nde bir sloganla karşılaşınca, "İşte Türk milleti bu!" diye düşünmüştüm.
Mitingde kürsüyü ele geçirenler "asker postalı"na duydukları özlemi dile getirirken, halk kitleleri;
"Ne şeriat, ne darbe!" diye bağırıyorlardı.
* * *
Ülkenin hem AKP, hem CHP, hem TSK, hem de garip Anayasa yorumuyla Anayasa Mahkemesi tarafından alabildiğine gerildiği bir ortamda, milletin bir karpuz gibi ortadan bölündüğünü düşünenler iki zıt kutbun çekişmesinin seçimleri şekillendireceğini düşünüyorlar.
Bir taraf muhtıra yemiş, milletten aldığı yetkisi kullandırılmamış mağduru oynayarak safını pekiştirmeye çalışacak, diğer taraf gizli ajandaları olanların ülkeyi hep muhtıra ortamına sürükleyen çapsızlardan oluştuğunu vurgulayacak.
Ancak, vurgulamaları farklı olsa da, iki taraf "korkutma ve germe siyaseti" ile milletten oy isteyecek.
Böyle bir ortamda; milletin esasında kavga istemediği, milli-manevi değerlerini modernite içinde mecz etmeye çalışan ve milletin omurgasını oluşturan kesimlerin merkez sağın barıştırıcı, rahatlatıcı, birleştirici politikalarını tercih edeceği iddiası, Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu’yu birleşmeye yönlendirmiş.
Yarın, bu iddianın gerçekleşmesi için birleşmenin tek başına yetmeyeceği, seçime giderken yapılması gereken ilave işler olduğu hakkında görüşlerimi aktaracağım.