“AÇILIM” diye diye bugünlere geldik! Her sabah şehit haberleri ile uyanmak nerede ise günlük yaşamın parçası oldu. Her gün ocağına ateş düşen aile sayısı artıyor. Binlerce ana-baba, ağabey-abla, kardeş-bacı, teyze-hala, dayı-amca, asker evlatlarından gelebilecek “acı haber” ile elleri yüreklerinde yaşıyorlar, onların da her gün hayatından bir parça eksiliyor.
Başbakan “Artık analar ağlamasın!” diyerek yola çıktı. “Kürt açılımı”nı eleştirenlere “Hain!” dedi, onları “Yoksa siz anaların daha çok ağlamasını mı istiyorsunuz!” diyerek suçladı. Sonuç: Analar beter ağlıyor! * * * Son bir yılı hatırlayalım. 2009 baharında önce Cumhurbaşkanı, sonra Başbakan birden ortaya “Kürt açılımı” kavramını attılar. Ben anında ortada “Kürt açılımı” falan olmadığını, bunun uluslararası konjonktürün dayattığı, bizi Kuzey Irak’ta ABD’ye yardımcı olmaya hazırlayan “Kuzey Irak açılımı” olduğunu söyledim. Benim tezim başından beri nettir! “Eğer artık analar ağlamasın!” diyerek Türkiye’nin en hassas noktalarına neşter atmaya kalkıyorsanız, “mangal gibi yürek” sahibi olmanız şarttır. Zira anaların ağlamaması için eline silahı alanı muhatap almanız gerekir! Silahları susturmak isteyenin görevi kutsaldır ama cesaretinin de bir o kadar kavi olması mecburidir. Bu amaçla muhatabınızla açıkça görüşmeniz değil, dünya örneklerine bakarak gayriresmi irtibat kurmanız gerekir. Heyhat! Başbakan ilk günden beri sadece “Kürt açılımı içi bomboş bir çuvaldır” diyenlere kızmakla günlerini geçiriyor, bir tek somut adım bile at(a)mıyor. * * * Esasında “Kürt açılımı” Habur Kapısı’na gelen PKK’lılar “Biz pişman değiliz!” diye bağırırken “Yok siz bilmiyorsunuz, bal gibi pişmansınız!” diyerek onları buyur edip, ellerindeki “Apo mektubu”nu resmen teslim aldıkları gün açılmadan ebediyen kapandı. O günden sonra “açılım” artık kestaneleri çıplak elle ateşten almakla eşit hale geldi. Bir senedir Hükümet ne somut bir öneri oluşturuyor, ne de bir şekilde “anaları ağlatanlar” ile gayriresmi yollardan görüşme trafiği kurabiliyor. Bir yandan beklentileri yükseltiyor, diğer yandan kapıları beter kapatıyor. Apo zaten “muhatap alınmazsa” 31 Mayıs sonrası olacakları çok önceden haber vermişti! Bugün yaşananlar her yaz başı yaşanırdı ama bu yaz başı yaşananlar “açılım”ın yarattığı kaos ile katmerlenmiştir! * * * Bir türlü açılamayan “açılım” beter bir “kapanma” ve dolayısı ile “sadece silah üzerinden konuşma” ortamı yaratmıştır ama bir soruyu da sormadan edemiyorum. Askerimize saldıran teröristler özellikle Habur Bölgesi’nden içeri girmekteler ve topyekûn “dışarıdan” gelmekteler. Topraklarımıza giren teröristler karakollarımıza saldırmadan evvel istihbarat edilemiyorlar mı? Edilemiyorlarsa neden? Ediliyorlarsa neden önceden “bertaraf” etmek üzere askerlerimiz onlara saldıramıyor? Teknik bir sorun mu var? Yoksa benim aklıma geldiği gibi bölgedeki komutanlarımız artık “inisiyatif” almaktan imtina mı ediyorlar? Eğer, teröristlere önceden saldırırlarsa, bugün yargılanan bazı askerlerin durumuna düşmekten mi ürküyorlar? Bölgedeki komutanlar “yargısız infaz yapan JİTEM”ci muamelesi görmekten mi çekiniyorlar? TSK artık “gayrinizami harp” yapamıyor mu?