Cüneyt Ülsever: ‘Açık toplum ve düşmanları’

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Türkiye'de laik-şeriatçı çatışması adı altında sergilenen çatışma, esasında ve özü itibariyle kapalı toplumdan yana olanların milletten gelebilecek açık toplum taleplerini yok etmek amacıyla kendi aralarında çıkardıkları kayıkçı kavgasıdır.

Türkiye'deki mücadelenin özü, kapalı toplum taraftarlarının açık toplum taraftarlarına karşı verdikleri cansiperane savunmanın son çırpınışlarıdır. Çatışıyormuş gibi gösterilen din devleti isteyen şeriatçılar(!) ile cumhuriyeti kollamaya ant içmiş Kemalistler(!), toplumu kapalı toplum olarak tutma konusunda hemfikirdirler. Var olmak için de, değil birbirini yok etmek, tam tersine birbirlerinin hayatlarını idame ettirmelerine azami gayret göstermeleri en tabii refleksleridir. Zira, ikisinin de varlık nedeni aynı oksijenden beslenmektedir:

‘‘Onlardan korunabilmek için bizim kapalı toplum projemize rıza göstermek zorundasınız!’’

Değil bir Müslüman'ın, kendisini insan zanneden herhangi bir yaratığın aklına bile getiremeyeceği ‘‘Kışlalı cinayeti’’nde önemli olan bu kalleş harekete kimlerin yeltendiği değil, kimlerin bundan medet umduğudur. Toplum bu soruya cevap aradığı anda zaten cinayetin faili kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Kışlalı'nın katledilmesine bıyık altından gülenler ile cenazede ‘‘kelle isterük’’ diye çığlık atanların amacı ortaktır. Taraflar açık toplum rüzgárının önlenemez yükselişinin farkındadırlar ve son bir gayretle buna engel olmaya çalışmaktadırlar.

Metotları yine bilinen beylik yöntemdir, zira dünyada yükselen açık toplum talebinin karşısında hepten zavallı kalmanın aczini ve çaresizliğini damarlarında hissetmektedirler.

Bunlar açık toplum istemezler, zira geleceği planlanmayan, kendi doğası içinde yoğrulan, insanın sonsuz yaratıcılığına güven duymaktan başka bağnazlığı olmayan bir toplumda kendi projelerinin hiçbir talep görmeyeceğini pekálá bilmektedirler.

Onlar özgürlük ortamında kök tutmazlar!

Sevinçle görüyorum ki, her iki taraf gün geçtikçe kan kaybetmekte, kendi tabanlarını bile elleriyle açık toplum taraftarlarına teslim etmektedirler. Kışlalı cinayetine toplumun büyük bir bölümünün gösterdiği soğukkanlı tepki, sevincimin en büyük kaynağıdır.

‘‘Katilin Müslüman'ı, Atatürkçüsü olmaz, zira katil insan olamaz!’’

Bugünlerde herkese hararetle Karl Popper'in ‘‘Açık Toplum ve Düşmanları’’ adlı eserini tavsiye ediyorum. Bu kitap komünisti, faşisti, şeriatçısı, Kemalisti vb. ile kapalı toplum taraftarlarının ortak bir potada evrensel tarifini veriyor.

Gilbert Ryle kitabı takdim ederken şöyle diyor:

‘‘Bu kitap ..... en nüfuzlu siyasal teorilerin ardında yatan ..... bir dogmalar dizisini eleştirmektedir. Bu dogmalardan biri, benim ‘tarihin kurbanlık teorisi' denebileceğini sandığım görüştür. Öteki dogma da, ideal toplumların -tıpkı ilkel toplumların yönetildiği gibi- eleştiriden uzak tutulan kurallara göre yönetileceğini buyuran, toplumun tabu teorisidir. Birinci dogmaya yazar ‘‘tarihsicilik’’ adını vermektedir. İkincisine de ‘‘kapalı toplum dogması’’.

Tarihin tekerrür etmesini (din devleti) dileyenler ile ideal toplum (cumhuriyetin devrimci ideali) peşinde koşanlar, toplumların keşfedilmesi gereken tabii kanunları olduğu varsayımında hemfikirler. Bu kanunları korumak ve kollamak için de her iki tarafın birer düşmana ihtiyacı var. Kollama görevi ise ancak babalık vesayeti ve eleştiri yasağı ortamında mümkün olur. Bunun için bunların ortak kaderlerinin kapalı toplum olma mecburiyeti vardır.

‘‘Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur!’’

Kapalı toplumcular birbirlerine çatarken esasında ‘‘biz kendi aramızda ne güzel itiş kakış yaşıyoruz, bu açık toplum rüzgárı da neyin nesi’’ diye hayıflanmaktadırlar.

Farkında değiller ki globalleşmeyi dogmalar değil, teknoloji devrimi yaratıyor!



Yazarın Tüm Yazıları