ABD, en büyük emperyal devlet olarak21. yüzyıla el koymaya niyetlendiğinde; işe dünya petrolünün % 65'ine sahip olan ama ancak %2'sini kullanabilen Ortadoğu'dan başlaması reel politika açısından kabul edilmek zorunda olunan bir gerçeklikti.
Atıl petrole o el koymaya kalkmasa, bu paylaşım mücadelesinde muhakkak başkaları (Almanya, Fransa, Rusya, Çin v.b.) aktif olacaktı!
* * *
ABD'nin işe Irak'tan başlaması ise evvel emirde bu ülkenin hem dünya petrol stokunun %10'unu elde tutması, hem de en ucuz ulaşılabilir petrolün burada bulunması ile açıklanabilir.
Ancak ABD'nin saldırısında; 11 Eylül 2001 günü 21. yüzyılda onu vurabilecek tek güç olarak terörün kendini ispat etmesi ve Ortadoğu'dan beslenmesi; Saddam'ın da ABD'ye açık tavır alan uluslararası terörün yönlendiricilerinden birisi olması da büyük rol oynadı.
* * *
ABD dijital savaşı muazzam bir başarı ile uygulayarak çok kısa bir zamanda Irak'a girdi.
Ancak....
* * *
ABD'nin Irak'ı işgal etme politikası ne kadar başarılı ise; yönetim politikası bir o kadar başarısız.
Herhalde dünya; kurulduğundan beri, en zayıf emperyal devleti Irak'ta ABD varlığı ile yaşıyor.
Geçmişin emperyal devletleri olarak İngiltere, Osmanlı, Rus Çarlığı, SSCB, Çin vb. hiçbiri işgal ettikleri topraklarda ekonomik ve askeri açıdan bu kadar güçlü iken bu kadar zaaf içinde olmamıştır.
Emperyal devletler ekonomik olarak göçerken işgal ettikleri topraklarda gerilerler ama ABD bu kalıbın dışına çıktı.
Bana ABD'deki konjonktürel krizden bahsetmeyin, ABD hálá dünyanın en verimli ve en etkin, dolayısıyla en büyük üreticisi.
Son iki aydır istihdam oranlarındaki artış da ekonomik krizin terse dönmeye başladığını gösteriyor.
* * *
Peki ABD'de ne oluyor?
İç politikayı bilemem ama dış politikada ABD muazzam bir yönetim boşluğu yaşıyor.
Kişisel nitelikleri başından beri kuşku ile karşılanan Başkan Bush'un çevresini sarmış ve teorik çerçevesi yeni-muhafazakarlar (neo-cons) ile şekillendirilmiş Evangalist kilise-petrolcü iş hayatı- Pentagon'lu askeri güç ittifakı ülkeye hákim ama yönetişimi (governance) beceremiyorlar, hatta yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.
Galiba bu arada ABD tarihinin en zayıf dışişleri ile de karşı karşıyayız.
Dick Cheney, Donald H.Rumsfeld, Condeleeza Rice, George J.Tenet, Richard B.Myers, Paul D.Wolfowitz takımı yönetime ve entelektüel hayata hákim ama zerre kadar bölgeyi ve sosyoloji bilimini tanımadıkları için yönetişimi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.
Colin L. Powell-Richard L.Armitage gibileri ise belki bölge gerçeklerini anlamaya, sosyolojiyi dikkate almaya daha yatkınlar ama onlar da sisteme adeta toplu iğne ile teğetlenmiş bir resim çiziyorlar.
* * *
Ortadoğu'da ABD'nin işi zor ama Türkiye'ninki daha zor!