Paylaş
Elimde değil, Türkiye’de cereyen eden başat olaylara dışarıdan bakmaya çalışıyorum.
Örneğin, kimse benim paranoyak zihnimi Ergenekon Dosyası’nın sadece iç dinamikler tarafından hazırlandığına ikna edemez.
Pazar günü “malum belge” ile ilgili bazı notlar yayınladım ve dikkatimi esasen tarihsiz olan belgeye Nisan 2009’un münasip görülmesinin çektiğini beyan ettim.
Belgeye neden “Nisan 2009” tarihi münasip görülmüştü?
* * *
Malum belge 4 Haziran’da bulunuyor, 6 Haziran’da İstanbul’da mahkeme dosyası açılıyor, belge 12 Haziran’da Taraf Gazetesi’nde yayınlanıyor. Belgeyi yayınlayanlar belgeye “Nisan 2009” tarihini uygun buluyorlar. Öte yanda Fethullah Gülen, daha 8 Nisan 2009’da, www.herkul.org’da bir görüş yayınlıyor ve 4 Haziran’da bulunan belgenin içeriği hakkında “tahşiye” adı altında önden bilgi veriyor. Tahşiye Osmanlıcada haşiye kelimesinden türetilmiş, Bediüzzaman risalelerinde bu kelimeyi sıkça kullanmış. Tahşiye “haşiye yazma” anlamına geliyor ve haşiye “bir kâğıt veya kitap kenarına yazılan ve içerideki bir şeyi açıklayan not”.
Gülen açıklamasında “Allah korusun... Bizden görünen kişilerin ellerine de kaleşnikofları verirler. İki yerde eylem yaptırıp, ‘demek ki, fırsat bulunca bunlar da silâha sarılabilir’ derler” diyerek “AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” hakkında adeta öngörüde bulunuyor.
Öte yanda İlker Başbuğ da 14 Nisan’da yaptığı ünlü konuşmada açıkça Fethullah Gülen Cemaati/Hareketi’ni hedef aldı!
* * *
Şimdi yakın tarihe bir göz atalım:
1) 1 Mart 2003 tezkeresi ile ABD-TSK ilişkileri çok ama çok büyük bir yara aldı. ABD, bu bölgedeki politikalarında, Türkiye’de ilk kez, TSK dışı ittifaklar aramaya başladı.
2) O tarih itibari ile Bush Yönetimi Ortadoğu’da bazı rejimleri “değiştirmek” istiyordu, bunun için sözüm ona demokrasiye başvuruyordu. Demokrasi ve İslam denilince de akla, haklı olarak, “Gülen Hareketi” geliyordu. BOP, adeta Gülen Hareketi’nin yaşadığı ve demokrasiye evrilen bir gelişme üzerine kuruldu ve kanımca bu karar kavramsal olarak doğru idi. 2003-2009 arası bu ittifak çalıştı ve TSK ha bire geriledi.
3) Ancak, Bush yönetimi BOP’u yüzüne gözüne bulaştırdı, tamamen “benmerkezli” çalıştı ve Irak’ta düzen kurmayı bir türlü beceremedi.
4) Öte yanda,2003-09 arası Gülen Hareketi Hem Kuzey Irak’ta, hem de Güneydoğu Anadolu’da etkin olmak için büyük gayret sarf etti. 29 Mart’ta Güneydoğu’da DTP’yi sileceğine dair AKP’de beklenti yarattı. Bu beklenti ABD’yi de Kuzey Irak politikası açısından yakından ilgilendiriyordu.
5) Ancak, yağmadı yağmur, esmedi rüzgâr! 29 Mart’ta AKP Güneydoğu’da ağır bir yenilgi aldı ve Gülen Hareketi’nin Kürtler üzerinde fazla bir etkisi olmadığı ortaya çıktı.
6) Bu arada Obama ABD Başkanı seçildi önceden ilan ettiği üzere Irak’ta ABD çıkarlarını koruyacak ama ABD askerinin de Irak’tan peyderpey çekilmesine yardımcı olacak yeni müttefikler aramaya başladı.
7) Türkiye’deki yeni müttefik, aranan her türlü vasfa sahip, üstelik 1 Mart’tan beri TSK içinde ABD’nin Kuzey Irak politikasına ilk kez soğuk bakmayan İlker Başbuğ komutasındaki TSK olabilirdi.
8) Ancak, yeni müttefik kendi açısından yeni şartlar öne sürecekti: ABD’nin PKK’yı etkisizleştirmesi ve Gülen Hareketi’nden peyderpey uzaklaşması!
9) Zaten Obama, BOP’u çoktan terk etmeye hazırdı. BOP’un Türkiye’deki “eski müttefiklerini” rahatsız ettiğinin farkında idi (yarın devam edeceğim)
Paylaş