AKP’nin kapatılma davası; dünyanın enerji merkezi (% 65) Ortadoğu teker teker İslamcı anti-emperyalist radikal örgütlere kaptırılırken, Batı’da bazı mihrakların Müslüman dünya ile tek iletişim noktası olarak AKP’yi gördüklerini bir turnusol káğıdı gibi ortaya koydu.
Türkiye ziyaretinde Avrupa Birliği (AB) Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso daha dengeli bir tutum izlese de; Batı gözüyle bakınca, Türkiye’de iki ana grup olduğu, bunlar arasında da laikçilere kıyasla al-a Turca İslamcıların Batı’nın çıkarları açısından ehven-i şer olduğu iyice su yüzüne çıktı.
Zira, Barroso’nun açıklamaları da laiklik ile demokrasi arasında koparılamayacak bir bağ olduğunu yeteri kadar vurgulamadı.
Halbuki, laiklik tek başına demokrasinin yetersiz ama vazgeçilemez şartıdır!
* * *
Elimde İslam dünyasında laikliğin geçerliliğini sorgulayan ABD mahreçli bir makale var:
Thomas F.Farr: "Diplomacy in an Age of Faith-İnanç Çağında Diplomasi", Foreign Affairs Dergisi, Mart-Nisan sayısı. S. 110-124.
Thomas F.Farr din ve dış ilişkiler üzerine uzmanlaşmış bir akademisyen.
Makalede bazı ilginç gözlemler var. Bugün bu gözlemleri sizlerle paylaşacağım.
* * *
Farr, dış ilişkilerin en başından beri dinin devlet karşısında ikincil derecede rol oynamasını emreden Westefalian inanca mağlup olduğunu, bunun içindir ki İslam’ın dünya siyasetinde oynadığı rolü çözemediğini iddia ediyor.
Dini tamamen devlet dışı gören laikliğin, Batı’nın İslamcı siyaseti kavramasına engel olduğunu açıkça yazıyor.
Ona göre laikler, dini (İslam’ı) özgürlüklerin önünde bir engel olarak görürken esasında dinsel düşünceler ve aktörler arzulanan özgürlüklerin payandası olabilecekleri gibi özgürlüklerin genişlemesini de sağlayabilirler!
Eğer Batı; Suudi Vehhabiler, Irak’taki direnişçi Şiiler, İran’daki mollalar, Hizbullah, HAMAS, Müslüman Kardeşler gibi örgütlerle demokratik haklar ve özgürlükler konusunda işbirliği yapabilirlerse hem bu gruplar görüşlerini demokrasi lehine yumuşatabilirler, hem de Ortadoğu’ya demokrasi gelmesi için yardımcı olabilirler.
* * *
Farr ne demek istediğini Türkiye ve Endonezya’daki gelişmelerin özetlediğini söylüyor. Bu iki ülkede de siyasi özgürlükler, bireysel haklar artarken her iki ülke de dini özgürlükler konusunda geri imişler.
Türkiye’de Kemalistlerin dayattığı laiklik çerçevesinde siyasi İslam’a karşı bir korku olduğu halde seçimleri İslamcı AKP kazanmış!
AKP de, dinci partilerin fanatizmine kaymadan, iyi yönetişim, iyi ekonomik politikalar uygulanabileceğini gösteriyormuş. AKP, liberal öğeler taşıyan İslamcı bir yönetim felsefesi geliştiriyormuş!
Buna göre de ABD, laiklik tarafından kör edilen bir diplomasi anlayışını terk etmeliymiş. Bu da diplomasinin laik anlayıştan kurtarılması ("desecularize") ile mümkünmüş.
* * *
Thomas F.Farr makalesinde Ortadoğu politikaları geliştirilirken laik ilkelerden vazgeçilirse İslamcı örgütlerin "demokrasi" şemsiyesi altında Batı ile uzlaşabileceğini iddia ediyor.
AKP’yi de, içinde liberal unsurların da olabileceği İslamcı yönetim (siyaset) felsefesini geliştirebilecek öncü bir parti olarak görüyor.
Yeter ki, Batı İslamcı siyasete laikliği dayatmasın!