AKP iktidarına itikat seviyesinde destek veren eski liberal-neo AKP’li arkadaşlar, desteklerine bugüne dek haklı gerekçeler de buluyorlardı. AKP iktidarının başarılı AB yürüyüşünü ve ekonomik performansını ön plana çıkararak duruşlarını savunuyorlardı.
AKP iktidarı 2004 yılına dek AB önünde çetin bir mücadele verdi. IMF reçetelerini harfiyen uygulayarak ekonomiye büyük nefes aldırdı.
Ama sanki her iki konuda da şimdi bir geri dönüş başladı.
* * *
Gözüken odur ki AB ile cicim ayları son iki yıldır duraklama dönemine girdikten sonra şimdi de gerileme dönemine giriyor.
"Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 14 Aralık’taki AB liderler zirvesinin sonuç bildirisinde Türkiye ile ’üyelik’ ve ’katılım’ sözlerinin bir arada anılmasını engelledi." (Radikal-11.12.07)
Gazeteler topu Sarkozy’ye atıyorlar ve bize destek veren ülkelerin onun şantajına boyun eğdiğini yazıyorlar! Sarkozy bizi zaten istemiyordu ama diğerleri neden ona boyun eğsin?
Yine de hükümetin bu tezin üzerine atlayacağından hiç şüpheniz olmasın.
Ancak, aradaki soğukluğun nedenlerine bakılınca raporda şu ifadelere de rastlanıyor:
"Türkiye’nin üyelik şartlarının hepsini yerine getirememesi, yargı ve siyasi reformlarda yavaşlaması ve limanlarını Rumlara açmaması gibi ’eksiklikler’ uzun uzun sıralandı."
İstanbul’daki Hrant Dink, Trabzon’daki rahip cinayetlerinin, Malatya’da misyoner katliamının soruşturması hangi hükümet döneminde savsaklandı? AKP Hükümeti!
* * *
Öte yanda, 2007-üçüncü çeyrek milli gelir rakamları pek çok kişi için sürpriz oldu.
"Üçüncü çeyrekte 1987 sabit fiyatları ile GSYİH yüzde 1.5 ve GSMH yüzde 2.0 büyüdü. 2007’nin ilk dokuz ayında büyüme aynı sıra ile, yüzde 3.6 ve yüzde 4 oldu. Son bir yılın büyümesi ise her ikisinde yüzde 4.1’e geriledi." (Asaf Savaş Akat-Vatan-11.12.07)
Bazı ekonomistler son yıllardaki yüksek büyümeyi dünya konjonktüründeki aşırı büyümeden Türkiye’nin yüksek faiz-düşük kur politikaları sayesinde kaptığı sıcak paraya dayandırıyorlardı. Şimdi dünyada da "cicim ayları" bitti, artık olası bir küresel krizden bahis ediliyor. Türkiye bu krize yapısal hiçbir tedbir almadan yakalanabilir.
Bence Korkmaz İlkorur’un şu soruları çok anlamlıdır:
"1) Olası bir kriz, Türkiye’de ciddi bir büyüme, dolayısı ile istihdam ve gelir sorunu yaratacaktır. Bu kur-faiz politikası ile Türkiye’nin daralan bir küresel ekonomide bu soruna kısmi de olsa bir çare bulması mümkün müdür?
2) Türkiye, ekonomik büyümesinde iç pazara daha fazla dayanmak isteyecek midir? İsteyecek ise faiz politikası ne olacaktır?
3) Faizleri düşürecek midir? Düşürdüğü takdirde ’enflasyon’ nasıl etkilenecektir?"
* * *
Şimdi bu sorulara şunları da ekleyelim: 1 Aralık’ta sınır ötesi harekát yapıldı mı, yapılmadı mı? 5 Kasım’da ABD’de Bush ile PKK ve Kuzey Irak konusunda nasıl bir mutabakat sağlandı? (Kısmi) af bu mutabakat içinde var mı, yok mu? Hükümetin af konusunda ne demek istediğini anlayan var mı? AB’den tamamen kopan bir Türkiye ABD ile ilişkilerini nasıl tanzim eder?
* * *
Korkarım, eski liberal-neo AKP’li arkadaşların dayanak noktaları bu dönemde büyük darbeler alacak. Onların bu konuların takipçisi olup olmayacaklarını, hükümeti uyarıp uyarmayacaklarını, eleştirip eleştirmeyeceklerini çok merak ediyorum!