2007 yılında Türkiye iki seçimde iki önemli eşiği atlayacak, ancak bu eşiği nasıl atlayacağını, görüşüme göre:
1) AB’nin müzakerelerle ilgili kararını ekonomi aktörlerinin nasıl algılayacağı,
2) Irak iç savaşı çerçevesinde kimin hangi rolü oynayarak Türkiye’yi nereye taşıyacağı belirleyecek.
Bu köşeyi takip edenler uzun süredir bu iki konu üzerinde durduğumu bilirler.
* * *
Dün ekonomiyi işledim (1):
i)14-15 Aralık’ta AB’nin alacağı nihai kararı piyasaların öngörülen bir kriz veya öngörülmeyen bir kriz (tahammülü aşan kriz) olarak algılaması, ii) uluslararası piyasalarda dolardaöngörülen oranda düşüş olması veya düşüşün öngörüleni aşması, iii) ekonomik aktörlerin Türkiye’yi dış açığı nedeniyle diğer yükselen piyasaların ardına koyması veya ayırt etmemesi Türkiye’yi 2007 yılında çok büyük oranda etkileyecek.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim ekonomideki olası olumsuz gelişmelerden çok etkilenecek.
Ekonomi Bakanı ne derse desin; ekonomi ile siyaset arasında çok sıkı bir bağ var!
* * *
Bugün Ortadoğu’yu (2) işleyeceğim:
Mahmut Ahmedinejad ile ilgili olarak medya dalga geçen yazılar yazarken, İran’ı çılgın bir ülke olarak adlandırırken ben 21. yüzyılın Ortadoğu’da parlayan yıldızı olarak İran’ı gördüğümü yazıyordum.
"2007 yılında ABD ile İran Irak üzerinden anlaşabilirler" diye yazdığımda benimle dalga geçenler olmuştu.
2007’de dünyada en önemli meselenin "Irak meselesi" olacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor.
2007 yılının eşiğinde Irak meselesinde Türkiye ile ilgili görünüm şöyledir:
"Irak’ta ne yapılmalı?" sorusuna cevap ararken kimse Türkiye’yi aktif aktör olarak görmemektedir. Irak ile ilgili çözüm arayışlarında Türkiye daha çok "Önerilen çözüme ses çıkarmaması için ne yapmak lazım?" sorusu içinde yer almaktadır.
Başbakan’ın son İran atağı çok önemlidir ama Türkiye’nin aktif gündemden düştüğü bir döneme rastgelmiştir.
* * *
2007 yılında Irak’ta ne yapılması gerektiğini tartışan merkezler belirli konularda ayrılıyorlar ama birleştikleri çözüm önerileri de var. Paylaşılan öneriler:
1) ABD 2007 yılında peyderpey Irak’tan çekilmelidir.
2) İran ve onun yörüngesinde Suriye Irak’ta etkin rol oynayabilir, bu konuda bu ülkelerle işbirliği yapılabilir.
3) Taraflar yavaş yavaş Irak’ın bölünmesine rıza göstermeye başlamalıdırlar.
* * *
Ortadoğu’da en büyük ve en etkin ülkenin İran ve İsrail olacağının altının açıkça çizildiği bir dönemde artık Irak’ta kimin kimin himayesine gireceği tartışılmaktadır.
2007 yılında Irak’taki Şiileri İran’ın himayesine vermeye, Sünnileri Arap dünyasına emanet etmeye niyetlenilirken (Kuzey Irak), Kürtleri de yine İran himayesine almaya yavaş yavaş soyunmaktadır.
Biz ise hálá Kuzey Irak’a soğuk bakmaya devam ediyor, Kürt olduğu için Irak Cumhurbaşkanı Talabani’yi ülkemize davet etmeye nazlanıyoruz.
Öte yanda Güneydoğu’muzda Hizbullah’ın yükselişini de şimdilik seyrediyoruz!