BU hafta üç yazıyla Avrupa Birliği, Türkiye hakkında nihai kararını (14-15 Aralık) vermeden önce 2007’de Türkiye’yi neler bekliyor, Türkiye 2007’de nelerle karşılaşabilir, ne gibi tedbirler almalıdır; aklımın erdiği kadarıyla bunları tartışacağım.
AB’nin, Türkiye limanlarını Güney Kıbrıs’a açana dek müzakerelerde bazı fasılları açmama, açılan fasılları da kapatmama kararının büyük çapta dışa açılan ve istikrarlı görünümüyle yabancı sermaye çeken Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceği, benim 2007’de en çok merak ettiğim konu.
"Siyaset ayrı, ekonomi ayrı" diye düşünen ekolün tam tersi bir ekole bağlı olduğum için AB’nin müzakerelerde bazı fasılları askıya alma kararının İMKB’de dolaşan yabancı sermayeyi ürkütmesi ve dış ticaret açığını finanse eden dolaylı dış yatırımların Türkiye’den kaçmaya kalkması, bana göre 2007’nin en büyük riski.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim, Türkiye için 2007’de atlayacağı en büyük eşikler ama ben en büyük riski ekonomide görüyorum.
Bunun için bu hafta boyu irdeleyeceğim 2007 beklentilerine ekonomiyle başlayacağım.
Bugün üç farklı yazarın, benim kaygılarımı destekleyen bazı görüşlerini aktarıyorum.
* * *
Faik Öztrak, ekim ayını irdelediği yazısında ekonomik göstergelere göz atarken önemli noktaları bir araya getiriyor: (Milliyet-04-12.2006)
"...Doların hızlı değer kaybının, aynen geçtiğimiz nisan ayındaki gibi, başta Latin Amerika olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin finansal piyasalarını da olumsuz etkilemeye başladığı görülüyor. Diğer taraftan geçtiğimiz ay sonunda ham petrol fiyatları yeniden yükselmeye başladı. Bu ortamda özellikle bizim gibi yüksek cari açığı olan ekonomilere yönelik endişelerin diğerlerine göre daha hızlı arttığı dikkatleri çekiyor...
Ekimde aylık ithalat artışı yüzde 10.8’le bu yılın en düşük artışı oldu. Ancak ihracatın bu yıl ilk defa geçen yılın altına düşmesi sonucunda aylık dış ticaret açığı yüzde 33 oranında arttı. Sonuçta yıllık dış ticaret açığı hızlı artışını sürdürerek ekim ayında 52.7 milyar dolara ulaştı. Böylece bu yılın tamamı için yapılan 52 milyar dolarlık son resmi dış ticaret açığı tahmini de onuncu ayda aşılmış oldu."
* * *
Doların değer kaybının öngörülür seviyelerde seyretmesinin dünya piyasalarını fazla etkilemediğini, hatta hesaplı değer kaybının dünya ve ABD ekonomisini olumlu etkilediğini düşünen Osman Ulagay yine de bir kaygısını aktarmadan edemiyor: (Milliyet-04.12.2006)
"...Dünya ekonomisinin belki de en önemli fiyatı olan dolar fiyatının, öngörülenin dışında oynaklık göstermesi ve yere çakılması, çok hassas dengeler üzerinde duran küresel finans sistemini bir anda çok ciddi bir sınavla karşı karşıya getirebilir. Bu nedenle doların seyrini dikkatle izlemekte yarar var..."
* * *
Erdal Sağlam da Türkiye’de piyasaların, AB’nin müzakerelerin durduracağı fasıllar konusunda bir eşikten bahsettiğini söylüyor:
"...Bankaların araştırma raporlarında, usul usul, AB’den çıkacak kararın aslında ne olursa olsun bu aşamadan sonra iyi bir haber olamayacağı ama piyasalar açısından açılmayacak başlık sayısının 5’e indirilmesinin sevindirici olacağı söyleniyor..."
Sonra da çok ilginç bir saptama yapıyor: (Hürriyet-04.12.2006)
"...14-15 Aralık zirvesinden çıkacak karar, ne yapıp edilip, hem hükümet hem de piyasalar açısından menfaatler çakıştığı için, kötü bir habermiş gibi gösterilmemeye çalışılacak. Ama yılbaşından sonra, yani 31 Aralık 2006 bilançoları tamamlandıktan sonra, gelecek kötü haberler için kimse aynı garantiyi veremez. Bir de sık sık AB Dönem Başkanı Almanya’nın sekter tutumlarının ortaya çıkacağını bir düşünsenize..."