ABD’nin Irak’ta işleri yüzüne gözüne bulaştırması karşısında bazı yazarlar Türkiye’de 1 Mart Tezkeresi’ne sahip çıkanların adeta utanması gerektiğini düşünüyorlar. (Örnek, Derya Sazak-Milliyet, 24.10.2006)
Ben 1 Mart Tezkeresi’ne sahip çıktım. Ama Irak Savaşı ile ilgili yanılgılarımı da çeşitli vesilelerle açıkladım, Türkiye’de nadir yapıldığı üzere bu konuda iki adet de açıközeleştiri yazısı yazdım. ("Irak Savaşı: Özeleştiri Yapmanın Zamanıdır (I) ve (II)"- 05 ve 06.05.2004)
Ancak ben:
1 Mart Tezkeresi’nin zamanında kabul edilmesi gerektiğini, Türkiye’nin Ortadoğu’da aktif rol alması zaruretini bugün de savunuyorum.
ABD yönetimini (neo-con) ise kibirli ve tek merkezli tavrı, askerlerinin çapsızlığı, sevk ve idarede muazzam zaafları yüzünden eleştiriyorum.
Bu eksiklileri öngöremediğim için de ayrıca kendimi eleştiriyorum.
* * *
Anlamadığım ise, bir işi becerme çabasında başarısız olunmasının o işin mantıken yanlış olduğunu nasıl gösterdiğidir.
Tersine; ABD Irak’ta çok başarılı olsaydı, bu durum 1 Mart Tezkeresi’ne karşı çıkanların yanlış olduğunu mu gösterecekti?
Bence hayır! Bir işin aleyhte sonuçlanması, gerekçelerinin yanlış olduğunu ispat etmez.
Mağlup olunan bir maç sonrası futbolculara kötü oyunları nedeniyle "bu maçı oynamayı baştan istemeseydiniz!" demek hakkı doğmaz.
* * *
Başından beri yazıyorum. 11 Eylül günü 3. Dünya Savaşı başlamıştır. Diğer iki dünya savaşı gibi bu da yeniden paylaşım savaşıdır!
21. yüzyılda dünyanın yeniden kurulacağı hesaplarını yapabilenler, enerji kaynaklarını kendi denetimleri altında tutmaları gerektiğini de hesap etmektedirler.
ABD ve hatta AB, önümüzdeki 25-30 yılda dünya ekonomisi sıralamasında Çin ve Hindistan’ın kendilerini geçme ihtimaline karşı tedbiri şimdiden almaları gerekmektedir.
Eminim, Yükselme Dönemi sonunda Osmanlı padişahları da benzer arayışlara girmişlerdi. Aksi, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Bu köşede defalarca yazdım; Irak veya Afganistan Savaşı’nın demokrasi veya insan haklarıyla zerre kadar ilişkisi yoktur. Bölgede demokrasi sadece ABD’nin işine gelmeyen rejimleri yıkmak için başvurulacak bir çözüm aracıdır, ama bu araç da geri tepmiştir. (Örnek, Filistin seçimlerinde HAMAS’ın zaferi.)
* * *
Ben 1 Mart Tezkeresi çerçevesinde bu kaçınılmaz ve önlenemez savaşta Türkiye’nin bölgede mukayeseli avantajlarını koruması ve kollaması için aktif rol alması gerektiğini düşündüm ve hálá böyle düşünüyorum. (Örnek, Kuzey Irak’taki son gelişmeler.)
28 Şubat döneminde hak ihlalleri nedeniyle sürece karşı çıktığım için "şeriatın peşine takılmakla" suçlanan ben, Ortadoğu’da her geçen gün artan İran egemenliği, Şii etkinliği ve İslamcı rejim arayışlarına karşı olduğum için ABD’ye destek verilmesini düşünüyorum.
28 Şubat’ta "şeriata dur!" dedikleri için paşalara övgüler düzen bazı arkadaşların bugün de İran, Suriye, HAMAS veya Hizbullah’a övgüler düzmelerini ise hiç anlayamıyorum.
ABD’ye karşı oldukları için bu devlet ve örgütlere övgü düzüyor olabilirler, ama keşke onların Ortadoğu’da nasıl bir rejim özlediklerini de hesaba katsalar!
* * *
Maalesef, şartlar her geçen gün Türkiye’yi daha beter köşeye sıkıştırarak gelişiyor!