Paylaş
YAPILIŞI
Şerbet için, suyla toz şekeri tencereye alın, kısık ateşte karıştırarak şekeri iyice eritin. Altını açın ve karıştırmadan kaynatın, orta kıvamlı bir şerbet haline getirin. Birkaç damla limon suyu ekleyin. Ilınması için kenara alın.
Şekerpare için, pudra şekeri, yumurta ve tereyağını bir kapta, elle homojen hale getirin. Unu eleyin; irmik, kabartma tozu ve tuzla birlikte yumurtalı karışıma ekleyin. Fazla yoğurmadan, birkaç hamlede yumuşak bir hamur haline getirin. Streç filme sarıp yarım saat beklemesi için dolaba alın.
Çekilmiş fıstığı pudra şekeri ve birkaç damla suyla karıştırıp form verilebilir hale getirin ve bu karışımdan 18 adet küçük
topçuk hazırlayın.
Fırını 175 dereceye ayarlayın (fanın çalışmadığı mod). Şekerpareleri 30’ar gram olacak şekilde porsiyonlayın. Elinizle pürüzsüz toplar haline getirin, sonra inceltip ortalarına fıstıklı karışımdan yerleştirin. Hamuru tekrar güzelce kapatıp çember haline getirin ve aralarında birkaç santim kalacak şekilde tepsiye yerleştirin. Tepsiyi ısınmış fırının orta rafına alın. Üstü güzelce pembeleşene kadar (yaklaşık 25-28 dakika) pişirin. Bu sırada altları da güzelce renk almış olduğundan, tepsiyi fırından alın.
Üstüne bolca şerbet gezdirin. Tepsinin üstünü başka bir tepsiyle kapatıp oda sıcaklığına gelene kadar bekletin. Şerbeti bolca dökmekten çekinmeyin; şerbeti çektiğinde şekerpareleri başka bir kaba alabilirsiniz.
MALZEMELER
(18 adet için)
- Beyaz un 250 gram
- İrmik 70 gram
- Pudra şekeri 100 gram
- Yumurta Bir adet
- Kabartma tozu 8 gram
- Tereyağı 110 gram
- Tuz 1 fiske
İçi için
- Antepfıstığı 75 gram, soyulup çekilmiş - Pudra şekeri 15 gram
Şerbet için
- Toz şeker 4 büyük su bardağı
- Su 6 büyük su bardağı
- Limon Birkaç damla
Çorum’da leblebiden fazlası
Yüzlerce kilometre gidip yöresel ev yemeklerinin yalnızca evde, üstelik de özel günlerde piştiğini duymaya alıştığınızı sanırsınız ama her defasında, elinizi ters yönden yaklaştırdığınızda batan balık yüzgeci gibi canınızı sıkar.
Güzel yemekler yapılıp iyi servis verilen bir restoran olsa, dahası tüm bunları estetiği olan, göz okşayan bir evde bulabilsem diye düşünürsünüz. Avlusundaki meyve ağaçlarının gölgelediği masaya kurulup buz gibi kuşburnu şerbetiyle başlamayı, iyisi çok zahmetle hazırlanan keşkekle devam etmeyi kurarsınız. Kiraz turşusuyla ferahlarken ince bir elişi gibi bükülüp form verilmiş hingal mantılarını seyretmek küçük şehirde ne kadar çabuk sıkıldığınızı unutturuverir bir süreliğine de olsa. Kazandaki etlerin üstüne asılmış bir kesenin içinde pişen akçeltik pirinçli İskilip dolmasını acı ve ekşi bir cacıkla hayal etmek hepsinden daha mı çok acıktırır acaba insanı?
KUZU TANDIR ÇOK REVAÇTA
Orada doğup büyümemiş veya kısa da olsa vakit geçirmemişlerin leblebiden fazlasını kolay kolay bilemeyeceği Çorum’un Karakeçili Mahallesi’ndeki bir restoranı anlatmaya çalıştım aslında size. 1882’de inşa edilmiş Kâtipler Konağı’nı 17 yıldır işleten Fevziye Duran Hanım’ın hamur işleri de çok sevilince, börek ve tereyağlı kurabiye satmak için Çorum’da iki de şube açmış. Özellikle ince hamur ve bol ıspanakla yaptıkları bir kol börekleri var ki, benzerini hiçbir yerde yemedim.
Yazın Anadolu’nun birçok yerindeki gibi, bu şehrin lokantalarında da öğle saatinin en revaçta yemeği kuzu tandır. Altına çektikleri yumuşacık ‘bazar ekmeği’ni ve şanslıysanız döşten hazırlanan gevrek ruloları da tadabileceğiniz yerlerden biri de arastadaki Kadir Usta. Bütün değil, iri parçalar halinde fırına girmiş kuzuyu denemek için de Ulu Camii yakınındaki Zarif’e gidebilirsiniz. Şehrin oto sanayi ise nefis köfteler yapan Kel Adil’iyle meşhur.
Sadece tarifler değil, bölgenin yemek kültürü de ilgilendiriyorsa sizi, Nilhan Aras’ın editörlüğünde Metro Yayınları’ndan çıkan ‘Çorum Mutfağı’na Güzelleme’ kitabından daha iyi kaynak bulamazsınız.
Paylaş