Paylaş
Ben “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünün aksini düşünenlerdenim.
Her şey olması gerektiği mesafede ve önlemde olacak aslında.
Çok dip dibe eğlenmeyeceğiz, oturduğumuz yerden müzik eşliğinde dans edip yaz ayının keyfini yakın çevremizle çıkaracağız.
E bunun sonucunda her mekanda her yaz yaşanan “Niye baktın”, “Niye omuz attın” kavgaları da yaşanmayacak.
Kapılarını açmaya hazırlanan Çeşme ve Bodrum’daki beach’ler de hijyen kurallarını belirlemeye başladı.
Bu yaz beach’lere kendi havlusunu götürenler artacak.
Normalde herkesin kullandığı mekan havluları, yerlerini “kullan at” havlulara bırakacak.
Beach’lerdeki yemeklerde de tek kullanımlık çatal, bıçak ve tabaklar verilecek.
Bu yaz çoğu insan gideceği mekanların dekorasyonuna, sunum şıklığına değil de hijyenine bakacak gibi görünüyor...
Canlı yayın sevdasına...
Önceki yazılarımda bahsetmiştim ünlülerin sosyal medyada canlı yayın yapma hevesinden.
Evet, çok keyifli geçenler de oluyor ama “Keşke yapmasaydı, bunları duymayıp görmeseydik” dediklerimiz de oluyor.
Üstelik bir de yayınlarına hayranlarını konuk etmeye başladılar. Ne gerek var?
Serdar Ortaç ve Selin Ciğerci bu konuda benim radarıma takılanlar.
Hatta Selin, yayınına aldığı konuğun sapkınca hareketinden sonra kendine gelememiş, sabaha kadar ağlamıştı.
O olaydan iki gün sonra kendisiyle görüştüm, bir daha asla konuk almayacağını, çok utandığını söyledi.
E be sevgili ünlü dostlarım, insanlar siz şarkı söyleyin, sohbet edin veya sordukları soruları cevaplayın diye istiyorlar canlı yayınları. Siz tanımadığınız insanları yayına çıkararak neden risk alıyorsunuz?
Zaten Instagram’la birlikte “star”lık kavramı kalmadı, ulaşılabilirlik arttığı için hayranlık kavramı da bitti artık. Haksız mıyım?
Her zaman söylediğim gibi; taş yerinde ağırdır.
Paylaş