Uçan taksiler seneye hava trafiğinde yerini almaya hazırlanıyor.
Uçan yemek siparişleri başladı bile Dubai’de.
Dünya teknolojisine yön veren San Francisco’dan sonra, Orta Doğu’nun turizm cenneti Dubai uyguluyor birçok yeniliği farkındaysanız.
Bana “Sen Dubai âşığısın, çok gidiyorsun, çok seviyorsun” diyebilirsiniz.
Evet, en eğlendiğim, en çok öğrendiğim yer burası diyebilirim.
Her gelişimde yeni yeni şeyler öğreniyorum ve her seferinde beni bir kere daha şaşırtabiliyor Dubai.
Dünya güvenliğinin geriye gittiği bu dönemde milyonlarca turiste rağmen güvenlik sağlayabilmek büyük başarı.
Darısı Avrupa’nın başına diyelim.
Bazı çalışan arkadaşlarım da ne kadar yakın olursak olalım kimin ne kadarlık alışveriş yaptığını asla söylemez bana.
Ama son dönemde her şey konuşulur oldu ortalarda...
Geçtiğimiz günlerde yakın bir arkadaşım, bir mücevher mağazasına gidiyor. Kendine kolye bakarken, çalışan arkadaş “Aaa biliyor musunuz bu kolyeyi geçen gün şu beyefendi sevgilisine aldı” deyiveriyor.
Kız yutkunuyor, cevap vermiyor ama çalışan arkadaş devam ediyor “Çok yakıştı ona, size de çok yakışır” diye.
Arkadaşım teşekkür edip çıkıyor mağazadan, almaya niyetli olduğu kolyeyi de almıyor.
Çünkü bahsettiği kişi, en yakın arkadaşının eski eşinin yakın arkadaşı!
Eee be çalışan arkadaşım, “O onu almış, bu bunu almış” diye söylemek sana mı kaldı? Sen işini yap, kes faturanı, bak işine. Ne gerek var müşteriyle kıyas yapmana? Bak kimin kim olacağı belli olmuyor.
Şehrin sokaklarında, billboard’larda, davetlerde her yerde Türk yapımları var.
Türkiye resmen çıkarma yaptı bu sene fuara.
Etkinliğin kırmızı halısında ve Cannes sokaklarında enerjisini en çok beğendiğiniz oyuncular kimlerdi peki?
Ben “İnci Taneleri” dizisinin oyuncuları Kubilay Aka ve Hazar Ergüçlü’nün enerjisini inanılmaz sevdim.
En çok dizi ihraç eden ülkenin Türkiye olduğunu da belirteyim bu arada. Böyle başarı haberleri alınca mutlu olmamak elde değil.
Oyuncularımızın emeğinin, yapımcılarımızın masraflarının karşılıksız kalmaması gurur verici.
Disneyland dünyası
Aman Allah’ım nerede o eski şovlar, nerede o heyecanlar...
Sıfır etkileşim, sıfır haber değeri. Resmen fiyasko!
Victoria’s Secret defilesi yapılacağı zaman podyumda kimler olacak, hangi sanatçılar sahne alacak, şovlar nasıl olacak diye heyecanla beklerdik biz eskiden.
Öncesinde 300 dolara defilelere çıkan modeller, bu şovun ardından kaşesini 3 bin dolar yapardı.
Sanatçılar gün yüzüne çıkmamış şarkılarını ilk o podyumda söylerdi.
Biz de bir an önce izlesek diye saatleri, dakikaları sayardık. Şimdi yıllar sonra yapılan bu defilenin manası ne, anlamadım gitti.
Eski model Kate Moss orada, eski Fransa first lady’si Carla Bruni orada, Cher vasatın altında bir şovla sahnede... Bir yandan demode ürünler, demode yürüyüşler... Z kuşağı, alfa kuşağı nereden tanısın bu isimleri, neden ilgilerini çeksin?
Hep ‘o onu demiş, bu bunu demiş. Hurrraaaa saldırı’ var...
Serenay Sarıkaya tepki vermemiş, eyvah saldırın! Sibel Can ‘Güvende misiniz ülkede’ sorusuna ‘Evet ben güvendeyim, başkası değil’ demiş.
Hurra sen bu ülkede yaşamıyor musun, nasıl öyle dersin...
Yani bir durun arkadaşlar...
Olayları onlar yapmadı, karar merci değiller...
Onlar kendince yorumlarını yapıp tepkilerini dile getiriyorlar, tıpkı bizler gibi...
Hande Erçel ‘İstediğimizi konuşalım, bir şey değişmez, çözüm bizim konuşmamızda değil’ diye ne güzel demiş.
O yüzden konunun muhatapları olmayan insanları hedef haline getirmeyin.
Eylülü geride bıraktık ve ekim ayı başladı.
2024 yılı ne kadar hızlı geçti farkında mısınız?
Neyse, acısıyla tatlısıyla onca ayı geride bıraktık, kalan üç ayı da güzel geçirmemiz dileğiyle diyelim.
Biten yazın ardından ben kendimi Orta Doğu’nun gözde şehri Dubai’ye atıverdim.
Hava 34 derece civarında burada.
Gündüzler sıcak mı sıcak, akşamları ise ne sıcak ne soğuk. Bir esinti var amma velakin ısı yavaş yavaş düşmeye başlıyor.
Hatta dün bir yağmur yağdı (ya da yağdırıldı), şehir bayağı serinledi.
Başarılı işler yapmış, kendi hayatını kendi içinde yaşamış, çoğu magazin figürü gibi ortalığı karıştırmamış, polemikler yaratmamış...
Herkesten sevgiyle bahsetmiş ve herkes tarafından da sevgi dolu sözlerle bahsedilmiş...
Evet, Metin Arolat’tan söz ediyorum.
Onunla birlikte çalışmış, çok özel anılar paylaşmış, dostluğunu hep hissetmiş biri olarak, ölümü karşısında büyük üzüntü duyduğumu söylemek istedim.
52 yaşında gelen bu erken ölüm, hepimizi şoke etti.
Ölüm sebebi olarak serum deniyor, zayıflama iğnesi deniyor, o deniyor bu deniyor şimdi. Bu saatten sonra bir kıymeti var mı?
Şarkında da söylediğin gibi ‘yine bir başıma’... Geldin ve gittin Metocum.
Geçen hafta başlayıp pazar gününe kadar devam eden fuar için dünyanın her yerinden insanlar Fransa’nın yazlık şehri Cannes’a akın etmişti.
Ben eksik kalır mıyım? Tabii ki atladığım gibi uçağa kendimi orada buldum.
36 saatliğine gittiğim şehirde hayatımın en keyifli zamanlarını geçirdim desem abartmış olmam.
Sokaklar cıvıl cıvıl, restoranlar dolu, eğlenceli yer bulmak zordan da öte neredeyse imkânsızdı.
Peki ben 36 saate nereleri sığdırdım biliyor musunuz? Hemen anlatayım...