Paylaş
Türkiye’nin ruh halini Nagehan Alçı’nın sağ profilinden okuyabilirsiniz. Yerel seçimlerin ardından ilk Dört Bir Taraf yayınında mesela, limon sarısı elbisesi içinde, denizden çıkıp saçlarını öylesine bir kelebek tokayla tutturmuş gibi ferahtı. Oysa önceki hafta zırh gibi göğüs kafesini saran, omuzlarında kara kedi gibi yükselen apoletli elbisesiyle nasıl da gergindi. “Vatan hainleriyle aynı programda olmaktan utanıyorum!” diye kalemini sehpaya vururken elleri titriyordu. Biz seçime yaklaştıkça milletçe nasıl gerildiysek, Nagehan Alçı da o düzlüğe gelene kadar epey yoruldu. İtinayla beslendiği ideolojinin altında ezildi. Savunulacak tarafı kalmayan anlarda hırçınlaştı. Cemaat ve AKP flört ederken çiçek gibi anlaştığı Nazlı Ilıcak’tan en ağır eleştirileri yedi. Bir zamanlar, “Evet Nagehancığım, sana çok hak veriyorum” diyen Nazlı ablası, onu ‘istikbali olmayan bir gazeteci’ ilan etti. İnkâr misyonu bir ara gözlerine karanlık bulutlar indirse de 1 Nisan’da yüzü gülüyordu. “Paralel yapıya ders verilmiştir, bu seçimin kaybedeni Pensilvanya olmuştur. AK Parti oylarını 7 puan arttırmıştır” derken limon sarısı elbisesinin içinde bir bahar günü kadar hafif, güvende hissediyordu.
CNN Türk’ün bugüne kadar yaratabildiği bir tane imza program varsa o da Dört Bir Taraf olmalı. Üçüncü yılında Enver Aysever ve dev egosunu kaybetse de janti Kadri Gürsel’le tadını bozmadan devam ediyor. Dört Bir Taraf, tartışma programları tarihimizin en sinir bozucu listesine girmeyi hak etse de halimizin aynası.
Altan Öymen cehaletin yüceltilmediği, bozuk Türkçenin yıldızlaşmadığı, anti-entelektüelizmin para yapmadığı bir zamandan konuşuyor. Her zaman belgeleriyle, titizlikle ortaya dökülen gerçeklerle, nezaketle, akla davet ederek ve elbette mütemadiyen CHP’yi savunarak.
Kadri Gürsel keskin analizlerle, usturuplu ayarlarla, Nagehan Alçı’nın hiç sevmediği Galatasaray Liseli Beyaz Türk’lerden. Varlığıyla rahatsız ettiklerinin sözcüsü Alçı, “Sizin gibiler bu halkı küçük göremeyecek artık” ezberiyle defansa geliyor.
Öte yandan Nazlı Ilıcak başlı başına bir fenomen. Hele son zamanlarda oluşan muazzam eksen kaymaları işi daha da renklendirdi. Alçı-Ilıcak çatışması, nevroz derecesinde işlevsiz anne-kız ilişkilerini hatırlatıyor. Blu çağındaki kız çocukları gibi kısa nöbetler geçiren Alçı’yı, Ilıcak’ın müstehzi gülümsemesi çoğunlukla iyice deliye çeviriyor.
Böyle anlarda özenle ve birkaç havalı kalıpla gizlemeyi başardığı bilgisizliği ortaya çıkıveriyor. Mutlaka kendinden çok eminken bir kavramı yanlış kullanıyor ya da “Kendi mastürbasyonunuzu yapmaya devam edin” gibi ‘yangın yanıyor’ türünden laflar ediyor.
Dört Bir Taraf, Türkiye’nin son girdiği haller içinde Survivor adasından daha zengin. Yalnızca yaratıcı kavgalarından, her an Adnan Aybaba usulü birilerinin stüdyoyu ‘Yuuuh’ diye terk etme ihtimalinden değil. Ne tarafta olursanız olun karşı tarafı tanıyabilmek, tartışabilmek, aklınıza gıcık yapan o soruyu, ‘Nasıl olur da böyle düşünebilirsin?’i sizin yerinize birilerinin sorabildiğini görmek için harika. Dört Bir Taraf’a saçınızı başınızı yolmadan tam 132 dakika katlanamazsınız belki. Yine de özellikle herkesin bir köşe beğendiği şu günlerde farklı sesleri duymak için katlanmaya değer.
Paylaş