Paylaş
Stuttgart sokaklarına Sagopa Kajmer (‘İstisnalar Kaideyi Bozmaz’) eşliğinde girdik. Korkut Ali (Seçkin Özdemir), serseri serseri Alamancı Mercedes’inin direksiyonunu sallıyordu. İşi gereği, gayet soğukkanlı, zavallı bir turist kızın çantasını gasp etti. Bir de manitası var. Manitanın babası da dönerci tabii ki. Çünkü Almanya’da Türklerin yaptığı başka bir meslek yok.
Bir ‘gurbetçi’ olmasa da Sagopa montajıyla bıçkın Korkut’la tanışmak bu Güney Kore uyarlamasına taze, genç bir nefes üfledi. Seçkin Özdemir de gözlerinde ‘piç oğlan’ cilvesi olan bir oyuncu. O deri ceketli, Kuzey’in eksik vicdanlı, daha yarım akıllı, efendi değil arsız versiyonunu iyi taşıyor. Dizinin ilk 10 dakikası ucuz ve sümüklü bir aşk hikâyesine talim etmeyeceğimizi düşündürse de bir anda İstanbul’a döndük ve maalesef işler sulandı.
BU KIZLAR NEDEN BU KADAR ZAVALLI?
Hikâyenin kızları Ceylan, Eda ve Aslı; her biri kendi ölçeğinde zavallı, silik ve pasif karakterler. Dizinin kadınlarını yerlerde süründürmesi, erkeklerini de hayvanlaştırdıkça hayvanlaştırması 90 dakikada hızla büyüyen bir dalga gibi köpürdü.
Önce küçük şöhret Eda, ‘uçarılık’ iddiasını ‘aşk bir oyundur kızım hahayt!’ türü boşbeyinliliklerle kanıtlamak için çırpındı. Sonra Korkut’u çok değerli Yılmaz Abi’siyle aldatıp hamile kalan Aslı, ayı Yılmaz’ın “Çocuğun benden olduğu ne malum?”, “İkimizi birden mi idare ediyorsun lan?” “Demin altımdaydın!” türü pis laflarıyla aşk doldu. Adam kolundan çekiştirip sarstıkça “Seni Seviyorum Yılmaz! Özür dilerim Yılmaz!” diye hönkürdü, ayaklarına kapandı.
Ve nihayet zavallılar kraliçesi Ceylan, bin yıldır gizlice âşık olduğu mızmız Tolga’ya en yakın arkadaşını ayarlayarak büyük bir fedakârlık yaptı. Oğlanı küvette köpüklü köpüklü gördükçe bir hoş olurken bir yandan Eda’ya âşık diye için için ağlamak gibi saçmasapan ergenliklerle kavruldu.
Mızmız şarkıcı, Keremcemsi Tolga da kızcağızın yanında habire çok klişe ‘Üzgünüm bugün yine/Gitmiyor gözümden bebek yüzün’ şarkısını mırıldanıp yaralarını dağladı. Bu sırada dizi 15 yaş izleyicisinin de ‘Ay çok tatlııı’ skoruyla gönlünü fethetti.
Ama hakkını teslim edelim. Tüm bölüm boyunca tek şefkatli an da Tolga’ya aitti. Yaraya pansuman yapma klişesi olsa da dizinin erkeklerinin odunlukları arasında biraz nefes aldık.
BU ERKEKLER NEDEN HEP ODUN?
Korkut Ali’nin höt zötlerini Stuttgart’ın bıçkın delikanlısı olmasına, sevdi mi tam sevmesine, ‘gözüm kara lan benim’lere verdik diyelim. Yılmaz da yarı mafya babası, ağır abi, kafası attı mı çeker vurur, tamam. Aslı’nın abisi aşırı dindar, kız kardeşinin birileriyle ‘çıt çıt mesajlaşmasına’ uyuz oldu da Allah korkusuyla katil olma noktasına geldi, peki. Bu Alman kentinin karanlık semtlerinde gezindiğimiz için de gördüğümüz beş erkekten dördü kızlara tecavüze yeltendi, biri de gasp çetesinin yancısı çıktı, OK!
Geriye işte ‘Üzgünüm Tolga’ kalıyor. O da Eda beraber olmayı kabul etmezse balkondan atlamaya filan kalkışıyor.
Bir Aşk Hikâyesi, araya serpiştirdiği Aylin Aslım şarkıları, 90’larda doğan kuşağa hitap eden birkaç espri, olgunlaşmamış uçuk aşk ilişkileriyle Yer Gök Aşk’ın orta yaşta yarattığı etkiyi genç kuşakta yaratma çabasında.
Yeni neslin sert çocuk sevdası, şefkat tanımayan hoyratlık özentisi, küçük uyduruk dertleriyle övünen drama aşkı, bu dizide fazlasıyla karşılık buluyor.
Her şeye rağmen, birtakım sefil sıkıntıların ‘olaylar olaylar’a dönüştüğü bu dizi, şu anda izlediğimiz birçok aşk denizinden iyi. En azından hitap ettiği kitle, ‘ayy çok tatlıı’yla, ‘off çok kötü oldumm!’la, ‘aşırı ağladım’la, ‘şarkı çok iyi ya’yla oyalanabilir.
Paylaş