Paylaş
Yalnızca Fatih Aksoy değil, Simon Cowell (X Factor UK’in yapımcısı) da ‘tear jerker’ların, yani hıçkırık garantili hareketlerin hayranı. Kanseri yenenler/yenemeyenler, babası, ağabeyi, kocası, sevgilisi şehit olanlar, özellikle tüm baba dertleri (terk etmiş, ölmüş, hastalanmış, iflas etmiş, ortadan kaybolmuş), tüm fedakar anneler, evsizlik, yoksulluk, kötü yollardan dönüş, kurtuluş, star ışığının yüce hüzmesinde hayatı temize çekiş... Hepsi çok güzel çalışır. Jüri panelinde mutlaka biri ağlar. En yufka yüreğin gözyaşlarını tutamaması beklendiktir ama en zor adamın (bizde Armağan Çağlayan, ötede Simon) ağlaması epik duygulanmaların iki dakikaya yayılacağı sinyalini verir. Fon müziği, dört ‘evet’i savaştan dönen muzaffer askerleri selamlar gibi coşkulu crescendo’larla karşılar. Kuliste ailenin her bireyi müthiş bir his yumağı halinde programın şefkatli ‘host’unun pahalı ceketine sümüklerini bırakır. Acılı yarışmacı hayatının en önemli anı zannettiği kurgu olayla şaşkın sahneden indikten sonra, jüri üyeleri gözyaşlarını silip, çok mühim bir yeteneği yarışmaya dahil etmenin huzuruyla doğrulur.
Bu 1983’te Ed McMahon’un ‘Star Search’ünde de, son 12 yıldır ‘American Idol’da da, bizim Star Işığı’nın babası ‘X Factor’ın tüm versiyonlarında da böyle. Med Yapım ekibinin sesini seveceğimiz yeteneklerinden çok, içimizi dağlayacak talihsiz çocukları arama çabasına şaşıramayız. Bu türün hep bir alıcısı var. Babası terk etmiş kibar kızlara üzülmeyeni insanlıktan kovuyorlar zaten. Ama bizde ‘acıma’ kodları çoğunlukla adresi şaşırıyor. Mesela, asla babası doktor annesi avukat bir gencin aile hayatıyla ilgilenmezken, 16 yaşındaki Sergen’in temizliğe giden annesi ve döşemeci babasının verdiği harçlıkla dakikalarca meşgul oluyoruz. Emre Aydın konserine bileti hangi parayla aldığını sorguluyoruz, sokakta gitar çalarak harçlığını kazanmasını alkışlıyoruz ve Ziynet Sali’nin hep gözleri doluyor. Fırçacı Ahmet, hayatından pek memnun, neşeyle işini iyi yaptığını anlatırken, Ziynet Sali yine ‘çok gerçek’ biriyle tanışmanın sihirli aydınlığında kayboluyor. Ömer Karacan ‘herkes senin gibi saf ve gerçek olsa sırtımız yere gelmez’ diyor. İki çocuk babası (üçüncü yolda) Urfalı Ahmet Aslan, tüm ülkenin önünde bir anda ‘Fırçacı Ahmet’ oluyor. Ve biz buna nedense çok üzülüyoruz! Halbuki İbrahim Tatlıses hayranı Ahmet’in gözünde bir damla yaş, yüzünde üç gram yenilgi yok. ‘Alnının teriyle evimi de aldım Armağan Amca’ diyor, ‘Özür dilerim Armağan Abi!’
Bazıları da Ferah Zeydan gibi içinde kuş gibi bir dert saklıyor gerçekten. Ama mesela kız kardeşiyle filan sarılıp ağlayacakları bir şey belki. 40 yılda bir ailesini görmeye gelen, yurtdışında ne yaptığını tam olarak hiç bilemedikleri bir baba sıkıntısı göğsüne oturmuş. Ama ‘Beni Affet Kızım’ şarkısını ağlayan Ferah görüntüsünün arkasına döşeyince sanki kızcağızın günlüğünü okurmuş gibi utanıyoruz. Babasının annesiyle tanışma-terketme hikayesini bu kadar deşmesinler, bir rahat bıraksınlar, prime time ağlasın diye Ferah’ı hırpalamasınlar istiyoruz. Ama ‘Kaç kilosun?’la hönk diye başlayan konuşma, ‘Nerede baban?’, ‘Ne oldu?’, ‘Babanın burada olmasını ister miydin?’, ‘Baban için söyle diye’ saplana saplana devam ediyor. Ve elbette Ziynet Sali bu sırada ağlıyor.
X Factor Star Işığı 40 dakikada sadece üç şarkıcı dinleyebileceğimiz kadar uzun ‘insan hikayeleriyle’ dolu. Hızla geçilen ‘dalga geçme malzemesi yeteneksizler’ montajı haricinde 100 dakika içimiz kıyılacak belli. Yine de, neyse ki bir Veliaht değil. Jüri ne yaptığını farkında, format uzaydan gelmiş gibi durmuyor, bu dramanın da epey kalabalık bir kitlesi var. Üçüncü sezonda Fox’un iptal ettiği Amerikan versiyonundan iyi yanları var bile denebilir. Ama damara basmanın da bir nezaketi olmalı. Ziynet Sali’nin gözyaşlarına yazık.
Paylaş